El – Alim

alim

EL-ALÎM: Canlı veya ölü, küçük veya büyük, gizli veya açık, kalpte, kafada olan veya dışa vurulan şeyi en ince ayrın­tısına kadar hakkıyla bilen.

Doğu da Allah’ındır, batı da. Her nereye dönerseniz Allah’ın yüzü (kıblesi) orasıdır. Şüphesiz ki Allah, kuşa­tandır, bilendir. (Bakara, 2:115)

Hiçbir şey Allah’ın ilminden gizlenemez. Öyle ki Allah (c.c), ezeli ve ebedi ilmiyle, sonsuz bilgiye ulaşır ve hiç zah­met çekmez. Çünkü O, öğrenmek için herhangi bir alete veya araca muhtaç değildir. O mutlak alimdir. İlmi ken- dindendir ve bütün ilimler de onun ilminin sadece küçük bir parıltısıdır. Biz sadece kendi dünyamıza ve şahsımıza bakan konularda bilgi sahibi olmaya uğraşırken O, bütün evreni sonsuz ilmiyle kuşatmış ve idare etmektedir. Onun ilmi içe de dışa da anında nüfuz eder. Kalplerden geçenleri de kafalarda hayal ve tasavvur edilenleri anında bilir:

“Ve senin Rabbin, onların göğüslerinin sakladığını da açığa vurduğunu da çok iyi biiir.”(Neml, 27:74) Gözlerin haince veya masumca bakışlarını ayırt eder, içten

geçenlerin sıcaklığını, soğukluğunu, samimiyetini veya sami­miyetsizliğini de bilir:

“O bilir gözlerin hain bakışını da göğüslerin sakladığını da bilir.”(Mümin,40:19)

Kelimelere dökülen harflerin amacını ve hedefini de bilir. Yedi kat yerin altındakileri ve yedi kat göğün üstün- dekileri de bilir:

“O, göklerde de Allah’tır, yerde de. O, sizin iç dünya­nızı da bilir, açığa vurduklarınızı da. Neler kazanmak­ta olduğunuzu da bilir 0!”(Enam, 6:3) ve

“Gecenin ve gündüzün içinde yer alan her şey O’nundur. O, Semî’dir, her şeyi duyar; Alîm’dir, her şeyi bilir.”(En’am, 6:13). Daha ötesi de var:

“Gaybın anahtarları O’nun yanındadır; onları O’ndan başkası bilmez. O, karada ve denizde olanı da bilir. O’nun bilgisi dışında bir yaprak bile düşmez. Top­rağın karanlıklarındaki bir dâne, yaş ve kuru her şey apaçık bir Kitap’ın içindedir.”(En’am, 6:59)

Bilmekten maksadı, adaleti temin ve tesis etmek, kim­seye zerre kadar atom ağırlığında olsa da zulmetmemek. Sonra bizimle yüz yüze gelip bizi açıkça bütün yaptıkları­mızdan hesaba çekecek olmasındadır:

“O, odur ki, geceleyin sizi öldürür. Gün boyunca ne­ler yapıp neler kazandığınızı bilir. Sonra, belirlenmiş süre işletilip tamamlansın diye, gün içinde sizi diriltir. Nihayet O’nadır dönüşünüz. Sonra, yapıp ettiklerinizi size haber verecektir.”(En’am, 6:60)

Kısacası Onun ilminin hududu yoktur. Evrende, nerede ne varsa, neler olup bitiyorsa bir monitörün başında otu­rup izliyor gibi izliyor ve gerekenleri yazıp kaydediyor: “Bilmedin mi ki; Allah gökte ne var, yerde ne varsa hepsini bilir. Bunların tümü bir Kitap’tadır. Bütün bunlar Al|ah için çok kolaydır.” (Hac, 22:70)

Evet kolaydır ki, evreni yaratıldığı andan beri şekilde şekle sokuyor ve milyarlar, trilyonlarca hatta daha fazlasıy­la varlıklar yaratıyor ve onarlın hiçbir şeyini eksik etmeden yedirip içiriyor, besleyip büyütüyor. Bir asker gibi, kimini kışlaya alıp talim terbiye öğretiyor, birtakım görevler ve­rip işler yaptırıyor, yapısına, yaşına ve cinsine göre herke­se ayrı işler yaptırıp bir vakte kadar çalıştırıyor, kimini de günü geldikçe terhis ediyor. Hiçbir işi bir diğerine engel olmadan evirip çeviriyor ve kurduğu nizamı mükemmel bir şekilde devam ettiriyor. İşte bütün bunlar bilgiye ve bilmeye dayanıyor!

Yaratan bilmez mi hiç?

“Hiç yaratan bilmez mi? O, en ince işleri görüp bil­mektedir ve her şeyden haberdardır.” (Mülk, 67:14)

Allah, takva sahiplerini, yani Allah’a saygı dile dolu olanları, inanarak ve inançlarını uygulayarak davrananları bildiği ve gereken yere ulaştırdığı gibi, sıkıntı anlarında da onların sıkan konuları en ince detaylarına kadar bilir ve kendisine sığınanları rahatlatır. Çünkü onlar aynı zamanda Allah yolunda mücadele etmiş, ilim talep etmiş ve salih amel yapmak için hem kendileri gayret göstermiş hem de insanlara yol göstermişlerdir. İşte bunlar, Allah’ın dostları, velileridir. Hadisi şeriflerde de ilmin üstünlüğüne dikkat çekilerek, ilim adamları övülmüştür. Çünkü bilmek insanı Allah’a yaklaştırır. Bu hadislerden birkaçını nakletmek istiyoruz:

Ebu Ümâme (r.a) anlatıyor: “Resûlullah (s.a.v)’e biri âbid diğeri alim iki kişiden bahsedilmişti. “Alimin âbide üs­tünlüğü, benim, sizden en basitinize olan üstünlüğüm gibidir” buyurdu.”[Tirmizi, İlim 19, (2686).]

Tirı+ıizî’nin bir rivayetinde hadis şöyle gelmiştir:”Resul-i Ekrem (s.a.v), sonra buyurdular ki:”AllahTeâlâ, ve melekle­ri, semâvat ehli, deliğindeki karıncaya, denizindeki balıkla­ra varıncaya kadar arz ehli, halka hayrı öğretene mağfiret duasında bulunur.” Hadis Tirmizî’nin aynı babındadır.

ibnu Abbas (r.a) anlatıyor: “Resûlullah (s.a.v) buyurdu­lar ki:

“Tek bir fakih, şeytana bin âbidden daha yaman­dır.” [Tirmizi, İlim 19, (2083).]

Hak Teala’nın bu azametli adının içinde, yine kendisinin en azametli adının iki harfi bulunmaktadır ki, bu adı daha da şerefli ve yüce kılmıştır. Bu ad ayrıca mana itibariyle de kutsaldır. Çünkü Hak Teâlâ’nın her şeyi bilir ve her şeyden haberi olduğunu bir kere daha açıklamakta ve ilan etmektedir.

Bu yüzden, eğer bir kimse gaibden ve şehadet aleminden bir şeyler öğrenmek isterse, bu adın sırrından yararlanabilir. Bu sırada Cenab-ı Allahın güzel sıfatları saklı bulunmaktadır. Onun bu gizliliğin hiçbir kimse kendi nefsinde deneyemez, sadece Allahın rızasını alabilenler bu sırları ve görünmemezliği keşfedebilirler.

Bu adın hizmet meleği (Lütfiyail) dir. Buyruğu altında 4 yardımcı meleği bulunmakta ve herbirinin emrinde de (150) şer yardımcıları vardır. Bu yardımcı meleklerin her biri de yine 150 meleğe hizmet gördürmektedir.

Ya Alim adını sürekli zikre devam eden bir kimse, eğer gerekli şartları da yerine getiriyor ve bu adın duasını da okuyorsa, Melek (Lütfiyail) yanına gelir ve dileğini yerine getirir.

Duanın okunuşu:

“Allahümme, entel Alimü bima fi sudûril alemin. Ve entel alimü bima fi seraril haşiin. Ve tera ma fi meknunin zevatil alemin. Ve entel Muhitu bima fi harakâti havatıril beraya ecmain. Es’elüke bi meknünati mahrusati rahmetüke vebi levamii Re-vaihü re’fetüke ve bi celali azimi ni’metüke, en tec al ilmi mu-hitan bi külli şey’in zahirühü ve Batınühü ve refiühü ve ce-lilühü, evvelühü ve ahirühü, fatihatehü, ve akıbeteehü, hatta ağruka fi inbisati esrari vahdetike ve intişarü dekaikü fadlike ve etevesselelü ileyke fi ibtidai ve intihai vela azhirü li gayrike recai ya Alimül hafiyyati ve sserairi, veya camiü-şşetati fil ba-sairi, erzıknil vuzuha vel fütuha vel keşfe vel reşfe ala ismin ma yekûn fil hayatıri vel nevaziri fe entel Muhitu bil kainati ilmen vücuden ve entel hakimü ale-sserairi bastan ve şühuden ya Rabbel Alemin… Ve Sallallahu ale Seyyidina Muhammedin ve Alihi ve sahbini ecmain.”

Hak Teâlâ’yı âlim adıyla çokça zikreden kimselere Allah ilim kapılarını açar ve onlara öğrenme ve bilgi sahibi olmalarının inceliklerini gösterir.

Utarit yıldızının gökyüzünde parıldamaya başladığı şerefli bir saatte bu adın vıfkını üzerine civa sürülerek parlatılmış bir lev­haya geçirerek, bu levhayı yanında bulunduran kimselerin Allah hikmet ve mantık dalında bilgiler edinmesini nasip ve müyesser kılacağı gibi, ilimlerin en güzel yönlerini de göstermiş olur.

Bu vıfkı müşteri yıldızının göründüğü şerefli bir saatinden ya­zarak üzerinde taşıyan bir kimseyi Cenabı Hak ilimlerin en deri­ni ve kıymetlisi ile bezemiş olur.

(Sultan) ve (İsa) adlı olanlara bu adın büyük bir yararı vardır.

Bütün mahlûkat bu adın gizlilikleri önünde boyunlarını eğerler Ve yaşadıkları sürece de bu eğilişleri devam eder.

Bu adı devamlı ananlar, Hak Teâla’nın her türlü yardımını görürler. Bunlar dünya afetlerinden bela ve musibetlerden uzak kalırlar. Ayrıca bilmedikleri şeyleri de yine Allah’ın inayetiyle çabuk ve kolaylıkla öğrenirler. Konuşmalarında mantık ve hik­met sahibi olarak tanınırlar.

Bu adın sayı kıymeti çift ve eksik bir tekdir. Parçaları 222’dir Cenabı Hakk’ın (Malik-ül Mülk) ulu adının işaretini taşır. Hak Teâla ile ilimi kutsal ruhlardan çıkarmış, elçi yani peygamberle­rine ayırmıştır.

Bu ilimlerle en çok bezenen şerefli zat, Peygamberimiz Muhammed Mustafa (sav) Efendimizdir. Hak Teâla (Aileme Şedidül Kuva) yani “ona ilimlerin en güçlüsünü verdim” buyurmuştur.

Hz. İsa’daki kutsi ruh, Cibrilin bir üflemesi ile Hz. İsa’ya geçmiş ve Hazreti İsa bilimin, hikmetin güzellik ve incelikleri yönünden en üstün ve şerefli peygamberlerden biri olmuştur.

Hazreti İsa, harf ilminde büyük bir ihtisas sahibi idi. İsa, adındaki (ayin) ve (ye) harfleri, hazreti İsa’ya verilmiş bir lütuftur. (sin) harfi ise ondaki üstünlükleri ifade eder.

Elif gibi (a) diye okunan (ye) harfi Hz. İsa’nın idrak ve anlayışını gösterir.

Bu adın sayıca kıymeti 150’dir ki, bu Allah Teâla’nın (Ali adının işaretidir. Bazı bilginlerin bu adın gizli ilimleri işaret eder dediklerine göre bunun Âlim değil, Âlim olması gerekir. Bur sayısı da 141’dir. Harflerin adı ise 292 dir. Ve Allah’ın yüce adlarından biri olan Basir adının işaretidir. Buna göre;

Kâinat tam beklenildiği gibi, yaratılmış bir mucize olup, adından bulunan sıfatların bütünü ile tamamlandırmıştır diyebilir Bunun için bir şeyin meydana gelmesi önce düşüncede başlar diyenlerin sözlerini yabana atmamalıyız.

(El Ali) kelimesinin manası bütün etrafı ile bir kimseye a şeyin aynı şekilde o şeyin içi ve dışıyla görünmesinin neticesidir. Bunun içinde gaye, maksat ve uzaklık mefhumları vardır

Bir kimsenin bir şey hakkında onun inceliklerini, gizli yönlerini bilmezse o kimseye âlim, yani her şeyi bilen kişi diyemeyiz. Ancak her şeyi en ince ayrıntılarına kadar bilenler âlim adını almış olurlar.

Cenabı Hak da bu konuda şöyle buyurmaktadır.

“Bir ilim sahibinden üstün, ondan da daha üstün bir bilim sa­hibi vardır.”

Hakiki ilim adamları bütün her şeyi bütünü ile bilen kimseler­dir. (Âlim) başkalarına nasıl davranacaklarını gösteren öğreten kimsedir.

Bunun için, Hak Teâla her âlimin üzerinde daha fazla bilen bir bilgin bulunduğunu bildirmiştir.

Hızır (as) Musa Peygamber’den daha bilgili olmadığı halde, Cenabı Hak yine de Hz. Musa (as)’ya şöyle emretmiştir;

“-Ey Musa! İki denizin birleştiği bir yerde Hızır adında bir ku­lumuz var. O zat şu hususta senden daha bilgilidir. Biz ona lev­halarımızda öğüt ve bilgi olarak her şeyi geniş bir şekilde belirt­tik ve yazdık.”

Hak Teâla’nın Hz. Musa (as)’ya bu hitabı kendisinin her şeyi bildiğini ve bütün olaylara vakıf olduğunu bir kere daha bildir­mesidir.

İşte Hz. Hızır (as) ve Hz. Musa (as)’ın kapalı anlamda iki de­nizin birleştiği yerde buluşmalarından maksat, açık ve kapalı olarak onlara bazı işaretlerde bulunmasıdır. Hak Teâla’nın Hz. Musa’ya böyle hitap etmesi, Rabbinin hiç kimsenin bilmedikleri­ni kendisinin bildiğini anlatmak içindir.

Şimdi bu olay üzerinde biraz duralım. Durumu inceleyelim, öğrenelim ve öğrendiklerimizi başkalarına öğretmeye çalışalım. Yani başkalarını da aydınlatalım.

Hak Teâla’nın da Sevgili Resul’üne öğüdü bu husustadır:

Ve “Ey Allah’ım beni iminle üstün kıl” sözleri ile Rabbine dua etmesini ondan istemiştir.

alim_vefk
alim_vefk_2

EL-ALÎM isminin zikir adedi (150), Zikir saati Müşteri, günü Perşembedir.

Perşembe günü müşteri saati, sabah erken ve ikindi sonrasıdır. Dileyen bu saatlerde okuyabilir. Gece okumala­rında ise tam gece yarısı okunabilir.

  1. Bu ismin verilen miktarda ve şartlarına uygun olarak tertibini yerine getiren, zikrini virt edinip yapan kimseye, dost düşman, içinde ne gizlerse bildirilir.
  2. Bu ismin virdine devam eden kimse istediğini elde eder, her türlü arzu ve isteğine kavuşturulur.
  3. Bu mübarek isimde büyüleme özelliği de vardır. İs­teyen istediğini bu ismin zikriyle tesir altına alabilir. Bu kişi ister amir olsun, ister memur, isterse sevdiği biri olsun, üs­tünde hakimiyet kurup hükmünü ve bilgisini istediği gibi yürütür.
  4. Her gün 150 defa zikreden kişi, Allah hakkındaki ilim ve bilgiye iman ve izana yani kısaca marifetullaha sahip olur. Evham ve şüpheleri kalkar, ilme’l-yakin derecesine ulaşır.

İnsan Allah’ın ilmine ve bilgisine güvenerek, kendisi hakkında yaptıklarına razı olup teslim olursa, daima kalbi rahat ve huzur içinde olur. O kişi edep ve haya sahibi olur, bela ve musibetlere sabreder, verilene şükreder, hata ve günahlarına da kolayca tövbe eder.

Diğer Esmaül Hüsna Açıklamaları

El – Aliyy

El – Ahir

El – Afüvv

Allah

error: emeğe saygı lütfen !!