Esma'ül Hüsna ile ilgili en detaylı bilgi kaynağı…
Sureyi Dinle [Surenin yüklenmesi için lütfen bir kaç saniye bekleyin.]
Rahman ve Rahim olan Allah’ın Adıyla
1- Andolsun birbiri ardınca gönderilenlere.
2- Kasırga gibi esip savuranlara
3- Dağıttıkça dağıtanlara.
4- Derken ayırdıkça ayıranlara
5- Zikri (vahyi) ilka edenlere.
(Bu beş ayette zikredilen tüm sıfatlardan kastedilenler meleklerdir.)
6- Bahaneleri boşa çıkarmak ya da uyarmak amacıyla.
7- Ki şüphesiz size vaat edilmekte olan gerçekleşecektir.
8- Yıldızlar karartıldığı zaman.
9- Gök yarıldığı zaman
10- Dağlar, kökünden sökülüp savrulduğu zaman.
11- Ve peygamberler de (şahitlik için) belli bir vakitte getirildiği zaman.
12- (Bu vaat edilmekte olan,) Hangi gün için ertelenmişti?
13- Ayırma (kıyamet) günü için.
14- Bu ayırma gününü sana bildiren ne?
15- O gün, yalanlamakta olanların vay haline!
16- Biz öncekileri helak etmedik mi?
17- Sonra arkadan gelenleri onların izinde yürüteceğiz.
18- İşte biz, suçlu günahkârlara böyle yapmaktayız.
19- O gün, yalanlamakta olanların vay haline!
20- Sizi basbayağı bir sudan yaratmadık mı?
21- Onu güvenli bir yere (rahme) koyduk.
22- Belli bir süreye kadar
23- O halde güç yetirdik; biz pek de güzel güç yetirenleriz.
24- O gün, yalanlamakta olanların vay haline!
25- Biz yeryüzünü bir toplanma yeri kılmadık mı?
26- Dirilere ve ölülere
27- Ve onda sabit yüksek dağlar var ettik ve size tatlı bir su içirdik.
28- O gün, yalanlamakta olanların vay haline!
29- Kendisini yalanlamakta olduğunuza (azaba) gidin.
30- Üç dala ayrılmış bir gölgeye gidin. (Gölgeden maksat duman gölgesidir Duman yükseldiği zaman üç kola ayrılacak)
31- Ne gölgelendirir, ne alevden korur.
32- Gerçekten o, sanki her biri saray olan bir kıvılcım saçar. (Oranın ardı ardına saçtığı kıvılcımların her biri, duvarları taştan örülmüş bir ev iriliğindedir. Eski Araplar duvarları taştan örülmüş her eve «kasr», yani «saray» adını verirlerdi. Buna göre burada sözü edilen sarayın şimdilerde görmeye alıştığımız saraylar kadar kocaman olması şart değildir.)
33- (Kıvılcımlarının) Her biri, sanki sapsarı erkek deve sürüleri gibidir.
(Bu kıvılcımlar birbirini izledikçe, her biri çayıra yayılmış otlayan birer sarı deveyi andırır. Bunlar kıvılcımlardır. Ya peki bu iri kıvılcımları saçan ateşin kendisi acaba nasıl bir şey!)
34- O gün, yalanlamakta olanların vay haline!
35- Bu, onların konuşamayacakları bir gündür.
36- Ve onlara, özür beyan etmeleri için izin de verilmez.
37- O gün, yalanlamakta olanların vay haline!
38- Bu, ayırım günüdür. Sizi ve sizden öncekileri bir araya getirdik.
39- Şayet kurabileceğiniz hileli bir düzeniniz varsa, durmaksızın bana karşı kurun.
40- O gün, yalanlamakta olanların vay haline!
41- Şüphesiz takva sahipleri olanlar, gölgeliklerde ve pınar başlarındadırlar.
42- Canlarının çekip arzu ettiği meyveler (arasındadırlar).
43- Yapmakta olduklarınıza karşılık olmak üzere, afiyetle yiyin ve için.
44- Elbette biz, iyi ve güzel davrananları işte böyle ödüllendirmekteyiz.
45- O gün, yalanlamakta olanların vay haline!
46- (Sizler de dünyada) Yiyin ve biraz da geçimlik alıp yararlanın. Çünkü siz, suçlu günahkâr olanlarsınız.
47- O gün, yalanlamakta olanların vay haline!
48- Onlara, «Rükû edin» denildiği zaman, rükû etmezler.
49- O gün, yalanlamakta olanların vay haline!
50- Artık onlar, ondan (Kur’an’dan) sonra hangi söze inanacaklar?
(Yalçın kayaları sarsan, sıra dağları depreme tutulmuş gibi sallayan bu söze, bu Kur’an ‘a inanmayan kimse artık hiç bir söze inanmaz. Bu zavallının akıbeti artık bedbahtlık, mutsuzluk ve acı sondur. Bu bedbaht kötüyü ne fena bir akıbet bekliyor! Bu sure özü ile ifade yapısı ile müzikal ahengi ile, çarpıcı sahneleri ile, yüksek ateşi ile doğrudan doğruya bir saldırıdır. Bu saldırıya ne kalp dayanabilir ve ne de insan varlığı karşı durabilir. Kur’an’ı indiren ve ona bu yüksek etkileme gücünü bağışlayan Allah ne kadar yücedir!)