Makale

Sure Açıklaması
(Medine’de nazil olmuştur ve 31 ayettir. Adını ilk ayetinde geçen «el-insân» kelimesinden almıştır. «Hel etâke», «ed-Dehr», «el-Ebrâr» ve «el-Emşâc» isimleri ile de anılır.)

Sureyi Dinle[Surenin yüklenmesi için lütfen bir kaç saniye bekleyin.]


Rahman ve Rahim olan Allah’ın Adıyla

1- İnsanın üzerinden, henüz anılmaya değer (belli) bir şey olmadığı uzun bir süre gelip geçmedi mi?

2- Hiç şüphesiz biz insanı, karmaşık olan bir damla sudan yarattık. Onu halden hale (o su dam­lasından, kan pıhtısına, o kan pıhtısından da bir çiğnem et parçasına) aktarıp durduk. Sonra da onu işitici ve görücü kıldık.

3- Biz ona yolu gösterdik; (artık o,) ya şükredici olur ya da nankör.

4- Doğrusu biz kâfirlere zincirler, demir hal­kalar (tomruklar) ve çılgınca yanan bir ateş hazır­ladık.

5- Şüphesiz iyiler, karışımı kâfur olan bir kadehten içerler.

6- Allah’ın kullarının kendisinden içtikleri bir kaynaktan; onu fışkırttıkça fışkırtıp akıtırlar.

7- Adaklarını yerine getirirler ve kötülüğü yay­gın olan bir günden korkarlar.

8- Kendileri, ona duydukları sevgiye rağmen yemeği, yoksula, yetime ve esire yedirirler.

(Salebi’nin kendi tefsirinde naklettiği üzere bu ayet de Ehl-i Beyt hakkında nazil olmuştur. Zemahşeri ise, Tefsir-i Keşşaf, c.4, s.670’te İbn-i Abbas’tan şöyle nakletmektedir: «Hasan ve Hüseyin hastalanmış idiler. Peygamber (s.a.a) ashabından bir grupla, on­ları ziyaret etti. Ashab, Ali’ye yönelerek şöyle dedi: «Ey Ebu’l-Hasan! Eğer çocuklarının iyileşmesi için bir adakta bulunmuş ol­saydın, daha iyi olurdu.» Ali (a.s), Fatıma (a.s) ve hizmetçileri Fizze, «Onlar iyileştikleri takdirde, üç gün oruç tutacaklarına» dair adakta bulundular.» Çok geçmeden Hz. Hasan ve Hüseyin (a.s) iyileştiler, herhangi bir yiyecekleri olmadığı için Ali (a.s) üç ölçek, arpa borç aldı. Fatıma (a.s) ise onun bir ölçeğini hamur yoğurdu. İftarlık için kendi sayılarınca beş adet ekmek pişirdi. Bu esnada bir fakir dilenci, evin kapısına gelerek şöyle seslendi: «Ey Muhammed’in Ehl-i Beyti, selam olsun size! Ben fakir Müslüman­lardan biriyim. Bana yiyecek ihsanında bulununuz ki Allah da siz­lere cennet yiyeceklerinden ihsanda bulunsun!» Onlar fakiri ken­dilerine tercih ettiler ve yiyeceklerini ona verdiler. O gece su dışında bir şey içemediler. Ertesi gün yine oruç tuttular. Güneş batarken yine iftar etmeye hazırlandıkları bir sırada, bir yetim kapıya geldi, onu da kendilerine ter­cih ettiler ve yiyeceklerini ona verdiler. Üçüncü gün bu defa bir esir geldi ve aynı işi tekrarladırlar. Sabah olunca Ali (a.s), Hasan ve Hüseyin’in (a.s) elinden tutarak Allah Resulü’nün (s.a.a) huzuruna vardı. Pey­gamber onların açlıktan titrediğini görünce şöyle buyurdu: «Sizlerde gördüğüm bu şey, benim için ne kadar rahatsız edicidir» Onlarla kalkıp Fatıma’nın (a.s) yanına vardı. Fatıma mihrapta şiddetli bir açlık içinde ibadet ediyordu. Peygamber (s.a.a) bu durumu görünce çok üzüldü. Bu esnada Cebrail nazil oldu ve şöyle buyurdu: «Ey Muhammed! Bu sureyi al! Allah böyle bir Ehl-i Beyt’e sahip olduğun için seni kut­lamaktadır.» Bunun üzerine Peygamber’e (s.a.a), «insan» suresini okudu.»)

9- (Ve derler ki:) «Biz size, ancak Al­lah’ın yüzü (rızası) için yedirmekteyiz; sizden ne bir karşılık istiyoruz, ne de bir teşekkür.»

10- «Çünkü biz, asık suratlı, zorlu bir gün nedeniyle Rabbimizden korkmak­tayız.»

11- Artık Allah da onları böyle bir günün şerrinden korumuş ve onlara bir güzellik ve bir sevinç vermiştir.

12- Onları sabretmeleri dolayısıyla cennetle ve ipekle ödüllendirmiştir.

13- Orada, tahtlar üzerinde yaslanıp dayanmışlardır. Onlar, orada ne (yakıcı) bir güneş ve ne de dondurucu bir soğuk görürler.

14- (Meyvelerin) Gölgeleri onlara pek yakın ve onların devşirilmeleri kolay­laştırıldıkça kolaylaştırılmış.

15- Çevrelerinde gümüşten billur kaplar, kupalar dolaştırılır.

16- (İyilerin) Belli bir ölçüye (ihtiyaç­larına göre) tespit ettikleri gümüşten billur kaplar.

17- Orada onlara karışımı zencefil olan bir kadeh (şarap) içirilir.

18- Orada «Selsebil» olarak adlan­dırılan bir pınardan.

19- Çevrelerinde ebedi kılınmış genç­ler dolaşır durur; sen onları gördüğün zaman saçılmış birer inci sanırsın.

20- Her nereye baksan, bir nimet ve büyük bir mülk görürsün.

21- Onların üzerinde hafif ipek ve ağır işlenmiş atlas olan yeşil elbiseler vardır. Gümüşten bileziklerle bezenmiş­lerdir. Rableri onlara tertemiz bir şarap içirmiştir.

22- Şüphesiz bu sizin için bir mükâfattır. Sizin çaba harcamanız da takdire değer görülmüştür.

23- Şüphesiz Kur’an’ı senin üzerine aşama aşama indiren biziz, biz.

24- Öyleyse, Rabbinin hükmüne sabır göster. Onlardan günahkâr veya kâfir olana itaat etme.

25- Ve sabah, akşam Rabbinin adını zikret.

26- Gecenin bir bölümünde O’na secde et ve geceleyin de uzun uzadıya O’nu tesbih et.

27- Şüphesiz onlar (günahkâr ve kâfir olanlar) çabucak geçeni severler de o ağır (çetin) günü arkalarına bırakırlar.

28- Onları biz yarattık ve yaratılışla­rını iyiden iyiye pekiştirdik. Dilediği­miz zaman da onları benzerleriyle de­ğiştiririz.

29- Şüphesiz, bu bir hatırlatmadır. Artık dileyen Rabbine bir yol edinebilir.

30- Allah dilemedikçe siz dileyemez­siniz. Gerçekten Allah, bilendir ve hik­met sahibi olandır.

31- Dilediğini kendi rahmetine sokar ve zalimler (var ya), onlar için acı bir azap hazırlamıştır.

error: emeğe saygı lütfen !!