Esma'ül Hüsna ile ilgili en detaylı bilgi kaynağı…
Sureyi Dinle [Surenin yüklenmesi için lütfen bir kaç saniye bekleyin.]
Rahman ve Rahim olan Allah’ın Adıyla
1- Küfre sapanların ve Allah yolundan alıkoyanların amellerini, Allah boşa çıkarır.
2- İman edip salih amel işleyenlerin ve Rableri tarafından bir gerçek olarak Muhammed’e indirilen kitaba inananların kötülüklerini, Allah örter ve durumlarını ıslah eder.
3- Bunun sebebi, kâfirlerin batıla uymaları, inananların da Rablerinden gelen hakka uymuş olmalarıdır. İşte Allah, insanlara kendi örneklerini böyle verip göstermektedir.
4- Küfre sapanlarla (savaşta) karşılaştığınız zaman boyunlarını vurun. Epey öldürdükten sonra da (yakaladığınız esirleri) bağı sıkıca bağlayın. Sonra savaş, yüklerini atıp sona erince de onları ya karşılıksız olarak ya da fidye ile salıverin. Buyruk budur! Allah dileseydi, onlardan intikam alırdı. Fakat sizi birbirinizle denemek ister. Allah yolunda öldürülenler (var ya), Allah onların yaptıklarını boşa çıkarmaz.
5- (Allah) Onları hidayete erdirecek ve onların durumlarını ıslah edecektir.
6- Ve onları, kendilerine tanıttığı cennete sokacaktır.
7- Ey iman edenler! Eğer siz Allah’a yardım ederseniz, O da size yardım eder ve sizin ayaklarınızı sağlamlaştırır.
8- Küfre sapanlar ise, düşüp helak olmuşlardır ve (Allah,) onların amellerini giderip boşa çıkarmıştır.
9- Bu, Allah’ın indirdiğini beğenmediklerinden ötürüdür. O da onların amellerini boşa çıkarmıştır.
10- Onlar, yeryüzünde gezip kendilerinden öncekilerin nasıl bir sona uğradıklarını görmüyorlar mı? Allah, onları yerle bir etti. Bu küfre sapanlar için de onun bir benzeri vardır.
11- Bu, Allah’ın, iman edenlerin velisi olmasından dolayıdır. Küfre sapanlar (var ya), onların velisi yoktur.
12- Şüphesiz Allah, iman edip salih amellerde bulunanları, altından ırmaklar akan cennetlere sokar. Küfre sapanlar ise, (dünyadan) faydalanırlar ve hayvanların yediği gibi yerler. Ateş, onlar için bir konaklama yeridir.
13- Seni sürüp çıkaran şehirden (inkârcılardan) daha kuvvetli olan nice şehirleri (inkârcıları) yok ettik. Öyle ki yardım edenleri de bulunmadı.
14- Şimdi Rabbinden apaçık bir delil üzere bulunan kimse, kötü ameli kendisine süslü gösterilmiş ve kendi hevalarına uyan kimse gibi midir?
15- Takva sahiplerine vaat edilen cennetin (özgün) örneği; içinde bozulmayan sudan ırmakların, tadı değişmeyen sütten ırmakların, içenler için lezzet veren şaraptan ırmakların ve süzme baldan ırmakların varlığıdır. Orada onlar için meyvelerin her türlüsünden ve Rablerinden bir mağfiret de vardır. Hiç (böyle mükâfatlanan bir kişi), ateşin içinde ebedi olarak kalan ve bağırsaklarını parça parça koparan kaynar sudan içirilen kimse gibi olur mu?
16- Onlardan kimi gelip seni dinler. Nitekim yanından çıkıp gittikleri zaman, kendilerine ilim verilenlere derler ki: «O biraz önce ne söyledi?» İşte bunlar, Allah’ın kalplerini mühürlemiş olduğu, kendi heveslerine uyan kimselerdir.
17- Hidayeti bulmuş olanlar (var ya, Allah) onların hidayetlerini arttırmış ve onlara takvalarını (sakınma başarısını) vermiştir.
18- Artık onlar, kıyametin kendilerine ansızın gelmesinden başkasını mı gözlüyorlar? Şüphesiz onun işaretleri gelmiştir. Fakat (uyarıldıkları kıyamet) kendilerine geldikten sonra (hakikati) anlayıp düşünmeleri onlara ne fayda sağlar?
19- O halde bil ki, Allah’tan başka ilah yoktur. Hem kendi günahın, hem de mü’min erkekler ve mü’min kadınlar için mağfiret dile. Allah, sizin gezip dolaştığınız yeri de duracağınız yeri de bilir.
(İslam’ın insana kazandırdığı ahlaki değerlerden biri de, kulun Rabbine ibadet ve kulluk görevlerini yerine getirmesi, O’nun dini uğruna cihad etmesi, gücü yettiği kadar gayret etmesi, «Üzerime düşeni yaptım» diye yaptıklarını asla yeterli görmemesi, tersine, daima «Rabbimin benden istediklerini ve üzerimdeki hakkını yerine getiremedim» diye düşünmesi ve her zaman kendi hatalarını itiraf ederek Allah’a, «Sana kullukta yaptığım kusurları bağışla» diye dua etmesidir. İşte bu duygunun özü, Allah’ın şu buyruğunda ifade edilmiştir: « Hem kendi günahın, hem de mü’min erkekler ve mü’min kadınlar için mağfiret dile.» Bu, Hz. Peygamber’in (s.a.a) gerçekte herhangi bir günah ve hata yaptığını ifade etmez. Aksine en doğru ifadesiyle şöyle denmek istenmektedir: «Rabbine karşı kulluk görevlerini bütün kullardan daha fazla yerine getiren Peygamber’in derecesi bile, yerine getirdiği görevler karşılığında gönlünden en küçük bir öğünme duygusu geçirmemesini, bütün büyük hizmetleri ve başarılarına rağmen Rabbinin huzurunda kusurlarını itiraf etmesini gerektirir. Bu ayet nedeniyle Hz. Peygamber (s.a.a), Allah’tan sürekli ve çok çok mağfiret dilerdi. Ebu Davud, Nesai ve Müsned-i Ahmed’deki rivayetlere göre Hz. Peygamber (s.a.a), «Ben her gün Allah’tan yüz kere mağfiret diliyorum» buyurmuştur.)
20- İman edenler, «(Savaş izni için) Bir sure indirilmeli değil miydi?» derlerdi. Fakat içinde savaş (kıtal) zikri geçen muhkem bir sure indirildiği zaman, kalplerinde hastalık bulunanların, üzerine ölüm baygınlığı çökmüş kimsenin bakışı gibi sana baktıklarını görürsün. Onlar için (ölüm yaşamaktan) daha uygundur.
21- (Cihad için bir sure indirilmesi temennisi bir tür) itaat ve güzel sözdür. Fakat iş, kesinlik ve kararlılık gerektirdiği zaman, şayet onlar Allah’a sadakat gösterselerdi, şüphesiz onlar için daha hayırlı olurdu.
22- Ama eğer yüz çevirirseniz, yeryüzünde bozgunculuk yapmanız ve akrabalık bağlarını kesmeniz (dışında bir şey) beklenir mi sizden?
23- İşte onlar, Allah’ın lanetlediği, sağır kıldığı ve gözlerini kör ettiği kimselerdir.
24- Bunlar Kur’an’ı düşünmezler mi hiç? Yoksa kalpleri kilitli midir?
25- Şüphesiz, kendilerine hidayet açıkça belli olduktan sonra, gerisin geri (inkâra) dönenlere şeytan, (kötülüklerini) güzel göstermiş ve onları uzun emellere düşürmüştür.
26- Bu, Allah’ın indirdiğini beğenmeyen kimselerin (Küfre sapanlara), Biz bazı işlerde size itaat edeceğiz» demelerindendir. Allah onların gizlediklerini bilir.
27- Öyleyse melekler, onların yüzlerine ve arkalarına vura vura canlarını aldıkları zaman (halleri) nasıl olacak?
28- Bu, Allah’ı gazaplandıran şeye uymaları ve O’nun rızasından hoşnut olmamalarından ötürüdür. Allah da onların işlerini boşa çıkarmıştır.
29- Yoksa kalplerinde hastalık bulunanlar, kendi (içlerinde gizledikleri) kinlerini Allah’ın hiç (ortaya) çıkarmayacağını mı sandılar?
30- Eğer biz dilersek, sana onları elbette gösteririz, böylelikle sen onları simalarından tanımış olursun. Şüphesiz sen onları, sözlerinin anlatım biçiminden de tanırsın. Allah, amellerinizi bilir.
(Durr’ul Mensur c.6 S.66-68 İbn-i Merduye’nin nakline göre İbn-i Mes’ud şöyle demiştir: «Biz Hz. Resulullah’ın getirdiği dine iman etmeyen münafıkları Ali’ye olan buğzlarından tanırdık.»)
31- Şüphesiz biz, sizden mücahit olanlarla sabredenleri belirleyip ortaya çıkarıncaya ve (yaptıklarınızla ilgili) haberlerinizi açıklayıncaya kadar sizi deneyeceğiz.
32- Şüphesiz küfre sapanlar, Allah’ın yolundan alıkoyanlar ve kendilerine hidayet açıkça belli olduktan sonra peygambere karşı gelip zorluk çıkaranlar, kesin olarak Allah’a hiç bir şeyle zarar veremezler. (Allah,) Onların amellerini boşa çıkaracaktır.
33- Ey iman edenler! Allah’a itaat edin, peygambere itaat edin ve kendi amellerinizi geçersiz kılmayın.
34- Hiç şüphesiz, küfre sapanlar, Allah’ın yolundan alıkoyanlar, sonra da kâfir olarak ölenler (var ya), işte Allah onlara kesinlikle mağfiret etmeyecektir.
35- Öyleyse, siz üstün (bir durumda) iken, barışa çağırmak suretiyle gevşekliğe düşmeyin. Allah, sizinle beraberdir. O, sizin amellerinizi asla eksiltmez.
36- Gerçekten dünya hayatı, ancak bir oyun ve oyalanmadır. Eğer iman ederseniz ve sakınıp kor-karsanız, O, size ecirlerinizi verir ve (tüm) mallarınızı da istemez.
37- Eğer sizden onları (mallarınızı tümüyle) isteyip de zora salmış olsaydı, cimrilik ederdiniz, O da böylece kinlerinizi ortaya çıkarırdı.
38- İyi biliniz sizler, Allah yolunda infak etmeye çağrılınca içinizden kiminizin cimrilik ettiği kimselersiniz. Kim cimrilik ederse, artık o, ancak kendi nefsine cimrilik etmektedir. Allah hiç bir şeye ihtiyacı olmayandır; fakir olanlar ise sizlersiniz. Eğer siz yüz çevirecek olursanız, yerinize sizden başka bir topluluk getirir, artık onlar sizin gibi de olmazlar.