Esma'ül Hüsna ile ilgili en detaylı bilgi kaynağı…
Sureyi Dinle [Surenin yüklenmesi için lütfen bir kaç saniye bekleyin.]
Rahman ve Rahim olan Allah’ın Adıyla
1- Saflar halinde dizilenlere andolsun.
2- O haykırıp da sürenlere.
3- Zikir (Kur’an) okumakta olanlara.
4- Ki hiç tartışmasız sizin ilahınız gerçekten birdir.
5- Göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların Rabbidir. Doğuların da Rabbidir.
6- Hiç şüphesiz, biz dünya göğünü çekici yıldızlarla süsleyip donattık.
7- Ve (gökyüzünü) her hayırsız şeytandan koruduk.
8- Onlar, artık yüce topluluğa kulak veremezler. Her taraftan taşlanırlar.
9- Bir uzaklaştırılma ile uzaklaştırılmış (olurlar) ve onlar için sürekli bir azap vardır.
10- Ancak (meleklerin konuşmalarından) bir söz kapan olursa, onu da delip geçen bir parlak ışık takip eder.
11- Şimdi onlara sor (bakalım): Yaratılış bakımından onlar mı daha zorlu, yoksa bizim yarattıklarımız mı?» Doğrusu biz onları, cıvık yapışkan bir çamurdan yarattık.
12- Hayır, sen şaşırdın kaldın; onlar ise alay edip duruyorlar.
13- Kendilerine hatırlatıldığında, hatırlayıp kendilerine gelmiyorlar.
14- Bir ayet (mucize) gördüklerinde de alay konusu edinip eğleniyorlar.
15- «Bu, açıkça bir büyüden başkası değildir diyorlar.
16- «Biz öldüğümüz, toprak ve kemik olduğumuzda, gerçekten biz diriltilecek miyiz?»
17- «Veya önceki babalarımız da mı?»
18- De ki: «Evet, hem de siz hor ve hakirler olarak (diriltileceksiniz).»
19- İşte o, yalnızca bir tek çığlıktan ibarettir; o anda hemen bakıp dururlar.
20- Derler ki: «Eyvahlar bize; İşte bu ceza günüdür.»
21- «Bu, sizin yalanlamakta olduğunuz (mü’mini kâfirden, haklıyı haksızdan) hüküm verip ayırma günüdür.»
22- «Zulmetmekte olanları, eşlerini ve tapmakta olduklarını bir araya getirip toplayın.»
23- «Allah’tan başka (taptıklarını bir araya getirip toplayın); artık onları cehennem yoluna yöneltip götürün.»
24- «Onları durdurun, şüphesiz onlar sorguya çekileceklerdir.»
(Savaik’ul Muhrika, s.337-338’de bu ayetin tefsirinde «Yani onlar, Ali ile Ehl-i Beyt’in sevgisinden sorguya çekileceklerdir» anlamı verilmiş ve Ehl-i Beyt ile ilgili birçok hadis nakledilmiştir. Onlardan biri de Müslim’den rivayet ettiği şu hadistir: «Size iki emanet bırakıyorum. Biri Allah’ın Kitabı Kur’an-ı Kerim, diğeri ise Ehl-i Beyt’imdir. Ben Ehl-i Beyt hakkında sizlere Allah’ı hatırlatıyorum.»)
25- (Onlara şöyle seslenilir:) «Ne oluyor da size birbirinizle (dünyada olduğu gibi) yardımlaşmıyorsunuz?
26- Hayır, bugün onlar teslim olmuşlardır.
27- Kimi kimine yönelmiş olarak birbirlerine soruşurlar.
28- «Doğrusu siz, bize sağdan (nasihat edercesine) gelirdiniz» derler.
29- (Diğerleri de:) «Hayır» derler. «Zaten sizler mü’min olanlar değildiniz.»
30- «Bizim sizin üzerinizde zorlayıcı hiç bir gücümüz yoktu; hayır, siz (kendiniz) azgın bir kavimdiniz.»
31- «Böylece Rabbimizin sözü (yıkım ve azap vaadi) üzerimize hak oldu. Hiç tartışmasız, (azabı) tadıcılarız.
32- «Evet, biz sizi azdırdık, gerçekten biz de azgın kimselerdik.»
33- Artık o gün onlar azapta ortaktırlar.
34- Doğrusu biz, suçlu günahkârlara böyle yaparız.
35- Çünkü onlara, «Allah’tan başka ilah yoktur» denildiği zaman büyüklük taslarlardı.
36- Ve derlerdi ki: «Biz, deli bir şair için ilahlarımızı terk mi edeceğiz?»
37- Hayır, o, hakkı getirmiş ve gönderilenleri de doğrulamıştır.
38- Hiç tartışmasız, siz, acıklı azabı tadıcılarsınız.
39- Yapmakta olduklarınızdan başkasıyla cezalandırılmayacaksınız.
40- Allah’ın ihlâsa erdirilmiş olan kullan müstesna.
41- İşte onlar için belli bir rızık vardır.
42- Çeşitli meyveler. Onlar ikram edilenlerdir.
43- Nimetlerle donatılmış cennetlerde.
44- Birbirlerine karşı, tahtlar üzerinde (otururlar).
45- Onlara pınardan (doldurulmuş) kadehler dolaştırılır.
46- Bembeyaz, içenlere lezzet (veren bir içecek).
47- Onda ne bir zarar vardır, ne de onunla sarhoş olurlar.
48- Ve yanlarında bakışlarını yalnızca eşlerine çevirmiş iri gözlü kadınlar vardır.
49- Sanki onlar, saklı bir yumurta gibi (bembeyaz ve pürüzsüz eşler).
50- Böyleyken, kimi kimine yönelmiş olarak, birbirlerine sorarlar.
51- Onlardan bir sözcü der ki: «Benim (dünyada) bir yakınım vardı.»
52- «Derdi ki: «Sen de gerçekten (dirilişi) doğrulayanlardan mısın?»
53- «Bizler öldüğümüz, toprak ve kemikler olduğumuzda, gerçekten cezalandırılanlar olacak mıyız?»
54- (Konuşan yanındakilere) Der ki: «Sizler (onun şimdi ne durumda olduğunu) biliyor musunuz?»
55- Derken bakınır ve onu cehennemin ta ortasında görür.
56- Der ki: «Andolsun Allah’a, şüphesiz sen az daha beni helak edecektin.»
57- «Eğer Rabbimin nimeti olmasaydı, muhakkak ben de (azap yerine getirilip) hazır bulundurulanlardan olacaktım.»
58- «Nasıl, biz (artık cennette) ölecek olanlar değiliz, değil mi?»
59- «Yalnızca birinci ölümümüzden başka? Ve biz azaba uğratılacak olanlar da değiliz, değil mi?»
60- Hiç şüphe yok, bu, asıl büyük kurtuluşun ta kendisidir.
61- Artık amel edenler de bunun bir benzeri için amel etmelidir.
62- Nasıl, böyle bir konaklanma mı daha hayırlı, yoksa zakkum ağacı mı?
63- Doğrusu biz onu (zakkumu), küfre sapanlar için bir fitne (azap ve işkence vesilesi) kıldık.
64- Şüphesiz o, çılgınca yanan ateşin dibinde bitip çıkar.
65- Onun tomurcukları, şeytanların başları gibidir.
(Zakkum tomurcuklarının şeytanlara benzetilmesi dolayısıyla bazı kimseler, şeytanları kimsenin görmediğini öne sürebilirler. Lakin bu, teşbihtir. Tıpkı güzel bir kızın periye benzetildiği veya çirkin bir kadının «cadı» diye isimlendirildiği ya da nuranî bir yüze sahip olan kimseye «melek» dendiği hatta kötü huylu bir insanın şeytana benzetildiği gibi.)
66- Artık hiç tartışmasız onlar ondan yiyecekler, böylece karınlarını da onunla dolduracaklar.
67- Sonra, onlar için üzerine kaynar su katılmış içki vardır.
68- Sonra onların dönecekleri yer, elbette (yine) çılgınca yanan ateştir.
69- Çünkü onlar, babalarını da sapık kimseler olarak bulmuşlardı.
70- Kendileri de onların izleri üzerinde koşturup duruyorlardı.
71- Şüphesiz onlardan önce, evvelkilerin çoğu da sapmıştı.
72- Şüphesiz biz onlara uyarıp korkutucular göndermiştik.
73- Uyarılıp korkutulanların nasıl bir sona uğradıklarına bir bak!
74- Ancak Allah’ın ihlâsa erdirilmiş kulları müstesna.
75- Şüphesiz Nuh bize seslenmişti de (Biz de O’na icabet etmiştik), doğrusu biz pek güzel icabet edenleriz!
76- Onu ve ailesini, o büyük sıkıntıdan kurtardık
77- Hem onun neslini sürekli kalanlar kıldık.
78- Hem de onun için sonradan gelenler içinde (güzel bir övgü) bıraktık.
79- Âlemler içinde selam olsun Nuh’a!
80- Gerçekten biz, ihsanda bulunanları böyle ödüllendiririz.
81- Şüphesiz o, bizim mü’min olan kullarımızdandı.
82- Sonra diğerlerini suda boğduk.
83- İbrahim de şüphesiz O’nun yolunda olanlardandı.
84- Hani o, Rabbine selim (kusursuz) bir kalb ile gelmişti.
85- Hani (üvey) babasına ve kavmine demişti ki: Sizler neye tapıyorsunuz?»
86- «Allah’tan başka uydurma tanrılar mı diliyorsunuz?„
87- «O halde Âlemlerin Rabbi hakkındaki zannınız nedir?»
88- Sonra yıldızlara bir göz attı.
89- «Ben, doğrusu hastayım» dedi.
90- Böylelikle arkalarını dönerek ondan yüz çevirdiler.
(Bu cümleden Hz.İbrahim’in ailesinin festivale giderken, Hz. İbrahim’ i yanlarında götürmeyi istedikleri, ancak onun «rahatsızım gelemem» demesi üzerine, mazeretini kabul ederek, Hz. İbrahim’i (a.s) evde bıraktıkları anlaşılmaktadır. Yani, Hz. İbrahim (a.s) gerçekten de rahatsızdır. Bu nezle gibi basit bir rahatsızlık da olabilir. Çünkü ailesi Hz. İbrahim’in mazeretini kabul etmiş ve gelmesinde ısrar etmemişlerdir.)
91- Bunun üzerine onların ilahlarına sokulup, «Yemek yemiyor musunuz?» dedi.
92- «Size ne oluyor da konuşmuyorsunuz?»
93- Derken yanlarına vararak sağ eliyle bir darbe indirdi (de hepsini kırıverdi).
94- Bunun üzerine (putperestler) hızla ona yöneldiler.
95- Dedi ki: «Yontmakta olduğunuz şeylere mi tapıyorsunuz?»
96- «Oysa sizi de yapmakta olduklarınızı da Allah yaratmıştır.»
97- Dediler ki: «Onun için (yüksekçe) bir bina inşa edin de onu çılgınca yanan ateşin içine atın.»
98- Böylelikle ona bir tuzak hazırlamak istediler. Oysa biz, onları alt olmuşlar kıldık.
99- (İbrahim) Dedi ki «Şüphesiz ben, Rabbime gidiciyim. O, beni hidayete eriştirecektir.»
100- «Rabbim! Bana salihlerden (olan bir çocuk) armağan et.»
101- Biz de onu yumuşak huylu bir çocukla müjdeledik.
102- Böylece (çocuk) onun yanında çaba gösterebilecek çağa erişince (İbrahim ona), «Oğlum» dedi. Gerçekten ben seni rüyamda boğazladığımı görüyorum. Bir bak, sen ne düşünüyorsun. (Oğlu İsmail) Dedi ki: «Babacığım, emredildiğin şeyi yap. İnşallah beni sabredenlerden bulacaksın.»
103- Sonunda ikisi de (Allah’a) teslim olup (babası, İsmail’i kurban etmek için) onu alnı üzerine yatırdı.
104- Biz ona, «Ey İbrahim!» diye seslendik.
105- «Gerçekten sen, rüyayı doğruladın. Hiç şüphesiz biz, ihsanda bulunanları böyle ödüllendiririz.»
106- Doğrusu bu, apaçık bir imtihandı.
107- Ona fidye olarak büyük bir kurbanlık verdik.
108- Sonradan gelenler arasında da ona (güzel bir övgü) bıraktık.
109- İbrahim’e selam olsun.
110- Biz ihsanda bulunanları böyle ödüllendiririz.
111- Şüphesiz o, bizim mü’min olan kullarımızdandır.
112- Biz ona, salihlerden bir peygamber olarak İshak’ı müjdeledik.
113- Ona da İshak’a da bereketler verdik. İkisinin soyundan iyi davranan da var, açıkça kendi nefsine zulmetmekte olan da.
114- Şüphesiz biz Musa’ya ve Harun’a lütufta bulunduk.
115- Onları ve kavimlerini o büyük üzüntüden kurtardık.
116- Onlara yardım ettik, böylece üstün gelenler onlar oldular.
117- Ve ikisine anlatımı açık olan kitabı verdik.
118- Ve ikisini dosdoğru olan yola yöneltip ilettik.
119- Sonra gelenler arasında da ikisine (bir övgü) bıraktık.
120- Musa’ya ve Harun’a selam olsun.
121- Şüphesiz biz, ihsanda bulunanları böyle ödüllendiririz.
122- Şüphesiz ikisi, bizim mü’min olan kullarımızdan idiler.
123- Gerçekten İlyas da peygamberlerdendi.
124- Hani kendi kavmine demişti ki: «Siz korkup sakınmaz mısınız?»
125- «Siz Yaratıcıların en güzelini bırakıp da Ba’l’e mi taparsınız?»
(Ba’l; sahip, efendi, reis, koca anlamlarında kullanılır Sami toplumları kadim dönemlerde de bu kelimeyi «ilâh» anlamında kullanmışlar ve bir tanrıya özel isim olarak vermişlerdir. Bilhassa «Ba’l» Lübnan’daki Fenikeliler’ in en büyük erkek tanrısı olarak şöhret bulmuştur. Karısı «İştir» ise büyük tanrıça idi. Araştırmacılar arasında «Ba’l» ile Güneş’in mi, Mars gezegeninin mi, «Iştır» ile de Ay’ın mı, Zühre yıldızının mı kastedildiği ihtilaf konusudur. Ancak her halükârda Babil’den Mısır’a kadar tüm Ortadoğu’da özellikle Lübnan, Şam ve Filistin’de Bal’e tapmanın yaygın olduğu tarihten sabittir. İsrail oğulları Mısır’dan çık tıktan sonra Filistin’e ve Doğu Ürdün’e geldikleri dönemde, Tevrat’ın şiddetle şirki reddeden bölümlerine ve «müşriklerle evlenmeyiniz» şeklindeki apaçık hükmüne rağmen, onlar Müşrikriklerle evlenmiş, onlarla sosyal ilişkiler kurmuş ve dolayısıy la şirk hastalığı kendilerine de bulaşmıştır. Kitab-ı Mukad des’in açıklamasına göre, İsrail oğullarındaki bu ahlakı ve dini çöküş, Hz. Musa’nın halifesi, Hz. Yeşu b. Nun’un vefatını müteakip başlamıştır)
126- «Allah sizin de Rabbiniz, önceki babalarınızın da Rabbidir.»
127- Fakat onu (İlyas’ı) yalanladılar; bundan dolayı gerçekten onlar, (azap için getirilip) hazır bulundurulacak olanlardır.
128- Allah’ın ihlâsa erdirilmiş kulları müstesna.
129- Sonra gelenler arasında ona (iyi bir övgü) bıraktık.
130- İlyasin’e selam olsun.
(İlyasin kelimesi hakkında üç yorum vardır. Birinci yoru-ma göre Ilyasin ve Ilyas kelimeleri tıpkı Mikyal ve Mikail gibi aynı anlama gelmektedir ve İsrail oğullarına gönderilen Ilyas Peygamber kastedilmektedir. İkinci yoruma göre İlyasin, İl-yas’ın çoğuludur ve maksat İlyas ile ona tabi olanlardır, üçüncü yoruma göre ise İbn-i Amir ve Raf i kıraatince Al-i Ya-sin şeklinde okunmalıdır. İşte bu kıraat doğrultusunda Seva-ik’ul Muhrike 11. Bab’da İbn-i Hac er’in nakline göre İbn-i Abbas şöyle demiştir: «Al-i Yasin’den maksat, Al-i Muhammed’dir.»)
131- Şüphesiz biz, ihsanda bulunanları böyle ödüllendiririz.
132- Şüphesiz o, bizim mü’min olan kullarımızdandı.
133- Gerçekten Lût da peygamberlerdendi.
134- Hani biz onu ve ailesini topluca, kurtarmıştık.
135- Geride bırakılanlar arasında bir yaşlı kadın müstesna.
136- Sonra da geride kalanları yerle bir ettik.
137- Siz sabah vakti onların üstünden (yanından) muhakkak geçip gidiyorsunuz.
138- Ve geceleyin (de onlara uğruyorsunuz). Yine de akıllanmayacak mısınız?
(Burada Lût kavminin gazaba uğradığı yerlere işaret edilmektedir. Kureyş’in tüccarları Şam ve Filistin’e gidip gelirken sürekli olarak bu yerlerden geçiyorlardı.)
139- Hiç şüphesiz Yunus da peygamberlerdendi.
140- Hani o öfke içinde, dolu bir gemiye doğru yürümüştü.
141- Böylece kur’âya katılmıştı da kaybedenlerden olmuştu.
142- Kendini kınayıcı iken, onu bir balık yutmuştu.
143- Eğer (Allah’ı çokça) tesbih edenlerden olmasaydı.
144- Onun karnında (insanların) dirilip kaldırılacakları güne kadar kalakalırdı.
145- Sonunda o hasta bir durumdayken onu çıplak bir yere (sahile) attık.
146-Üzerine (gölge yapması için) geniş yapraklı (kabak türünden gövdesiz bir) bitki yetiştirdik.
147-Onu, yüz bin veya daha çok kişiye peygamber olarak gönderdik.
148-Sonunda ona iman ettiler, biz de onları bir süreye kadar yararlandırdık.
149-Şimdi sen onlara sor (bakalım); Kızlar senin Rabbinin, erkek çocuklar onların mı?»
150-Yoksa onlar şahitlik etmekteyken, biz melekleri dişiler olarak mı yarattık?
151-Dikkat edin! Gerçekten onlar, iftiralarından ötürü (şöyle) diyorlar…
152-«Allah doğurdu (diye iftirada bulunuyorlar).» Onlar hiç şüphesiz, yalan söyleyenlerdir.
153-(Allah,) Kızları, erkek çocuklara tercih mi etmiş?
154-Size ne oluyor, nasıl hüküm veriyorsunuz?
155-Hiç mi hatırlayıp kendinize gelmiyorsunuz?
156-Yoksa sizin apaçık olan ispatlı bir deliliniz mi var?
157-Eğer doğru söyleyenler iseniz, öyleyse getirin kitabınızı.
158-Onlar, kendisiyle (Allah ile) cinler arasında da bir soy bağı kurdular. Oysa cinler de onların (putperestlerin) gerçekten (azap için) hazır bulundurulacaklar olduğunu bilmişlerdir.
159-Onların nitelendirmekte olduklarından Allah yücedir.
160-Allah’ın ihlâsa erdirilmiş kulları müstesna.
161- Artık siz de tapmakta olduklarınız da.
162- O’na karşı hiç kimseyi fitneye düşürüp yoldan çıkaramazsınız.
163- Ancak cehenneme girecek olanlar müstesna (onları yoldan çıkarabilirsiniz).
164- (Melekler der ki:) «Bizden her birimiz için belli bir makam vardır.»
165- «O saflar halinde dizilmiş olanlar, gerçekten biziz.»
166- «O tesbih edenler de gerçekten biziz.»
167-Şüphesiz onlar şöyle diyorlardı.
168-«Eğer yanımızda öncekilerden bir zikir (kitap) bulunmuş olsaydı.»
169-«Biz de elbet Allah’ın ihlâsa erdirilmiş kulları olurduk.»
170-Fakat (kitap gelince) onu tanımayıp inkâr ettiler; yakında bileceklerdir.
171- Şüphesiz peygamber olan kullarımız lehine şu sözümüz (hükmümüz) önceden verilmiştir.
172- Onlar muhakkak yardım görenlerdir.
173- Ve galip gelecek olanlar, mutlaka bizim ordumuzdur.
174- Öyleyse sen, bir süreye kadar onlardan yüz çevir.
175- Gözetleyiver onları, ilerde göreceklerdir.
176- Şimdi onlar, bizim azabımızı mı acele istiyorlar?
177- Fakat (azap) onların sahasına indiği zaman, uyarılıp korkutulanların sabahı pek de kötü olacak!
178- Sen bir süreye kadar onlardan yüz çevir.
179- Gözetleyiver onları, ilerde göreceklerdir.
180- Güç (izzet) sahibi olan senin Rabbin, onların nitelendirmekte olduklarından münezzehtir.
181- Peygamberlere selam olsun! Bütün güzel övgüler âlemlerin Rabbi olan Allah’a özgüdür.