Makale

Sure Açıklaması
Mekke’de nazil olmuştur ve 98 ayettir. Bu sure, diğer bahisler yanında, özellikle Hz. Meryem’den ve onun Hz. İsa’yı dünyaya getirmesinden bahsetmesi sebebiyle «Meryem suresi» adını almıştır.

Sureyi Dinle [Surenin yüklenmesi için lütfen bir kaç saniye bekleyin.]


Rahman ve Rahim olan Allah’ın Adıyla

1- Kâf, Ha, Ya, Ayn, Sâd.

2- (Bu,) Rabbinin, kulu Zekeriya’ya rahmetinin zikridir.

3- Hani o, Rabbine gizlice seslendiği zaman.

4- Demişti ki: «Rabbim, şüphesiz benim ke­miklerim gevşedi, (bedenimdeki şu) baş, yaşlılık aleviyle tutuştu (ağardı); ben sana dua etmekle (hiç bir zaman) azgın olmadım.»

5- «Doğrusu ben, arkamdan gelecek yakınlarım adına korkuya kapıldım, benim karım da bir kısırdır. Artık bana kendi katından bir yardımcı armağan et.»

6- «Bana mirasçı olsun, Yakup oğul­larına da mirasçı olsun. Rabbim! Onu (kendisinden) hoşnut olunan (bir kimse) kıl.»

7- (Allah buyurdu:) «Ey Zekeriya, şüp­hesiz biz seni, adı Yahya olan bir çocuk­la müjdelemekteyiz; biz bundan önce ona hiç bir adaş kılmamışız.»

(Luka incilinde ise bu şöyle ifade edilmiştir: «Akrabandan bu adda kimse yoktur.» Luka. I, 61)

8- Dedi ki: «Rabbim, karım kısır ve ben de son derece kocamışken nasıl oğ­lum olur ki?»

9- (Ona gelen melek:) «İşte böyle» dedi. «Rabbin dedi ki: «Bu benim için kolaydır, daha önce sen hiç bir şey değil iken, seni yaratmıştım.»

10- Dedi ki: «Rabbim, bana bir belge (ayet) ver.» Dedi ki: «Senin belgen, sapasağlam iken, üç tam gece insanlarla (di­lin tutulacağı için) konuşamamandır.»

11- Böylelikle (Zekeriya) Mescitten kavminin karşısına çıkıp onlara (şu an­lamları) işaret etti: «Sabah akşam tesbih edin.»

12- (Ona dedik ki:) «Ey Yahya! Kitabı (Tevrat’ı) kuvvetle (ilim ve amelle) tut.» Da­ha çocuk iken ona hüküm verdik.

(Buradaki hükümden maksat, hak olan dini öğretiler, tevhit konuları ve şeriatlar hakkında tam bir bilgidir.)

13- Katımızdan ona bir merhamet ve temizlik (de verdik). O, çok takva sahibi biriydi.

14- Ana ve babasına itaatkârdı ve is­yan eden bir zorba değildi.

15- Ona selam (esenlik) olsun; doğdu­ğu gün, öleceği gün ve diri olarak (kabir­den) kaldırılacağı gün.

16- Kitap’ta Meryem’i de zikret. Ha­ni o, ailesinden kopup doğu tarafında bir yere çekilmişti.

17- Sonra onların öte yanlarında (iba­det için kendisine) bir perde edinmişti. Böy­lece ona ruhumuzu (Cebrail’i) göndermiş­tik, o da düzgün bir beşer kılığında görünmüştü.

18- Demişti ki: «Gerçekten ben, sen­den Rahman’a sığınırım. Eğer takva sahibiysen (bana yaklaşma).»

19- Demişti ki: «Ben, yalnızca Rabbinden (gelen) bir elçiyim; sana tertemiz bir erkek çocuk armağan etmek için (gel­dim).»

20- O: «Bana hiç bir beşer dokunmamışken ve ben azgın (bir kadın) da değilken benim nasıl bir oğlum olabilir?» dedi.

21- (Melek) Dedi ki: «Bu, dediğin gibidir. Ancak Rabbin dedi ki: «Bu benim için kolaydır. Onu in­sanlara bir ayet ve bizden bir rahmet kılmak için (var edeceğiz).» Ve (bu) iş hükme bağlanmıştır.

22- Böylelikle ona gebe kaldı, sonra onunla ıs­sız bir yere çekildi.

23- Derken doğum sancısı onu bir hurma dalı­na sürükledi. Dedi ki: «Keşke bundan önce ölseydim de hafızalardan silinip unutuluverseydim.»

24- Alt tarafından (İsa) ona seslendi: «Hüzne kapılma, Rabbin senin altında bir nehir karar kıl­mıştır.»

25- «Hurma dalını kendine doğru salla, üzerine devşirilmiş taze hurmalar dökülüversin.»

26- Artık, ye, iç, gözün aydın olsun. Eğer her­hangi bir beşer görecek olursan, (işaretle) de ki: Ben Rahman’a oruç adadım, bugün hiç bir in­sanla konuşmayacağım.

27- Böylece onu taşıyarak kavmine geldi. De­diler ki: «Ey Meryem, sen gerçekten görülmemiş bir şey yaptın.»

28- «Ey Harun’un kız kardeşi! Senin baban kö­tü bir kişi değildi ve annen de azgın (bir kadın) de­ğildi.»

29- Bunun üzerine ona (çocuğa) işaret etti. Dediler ki: «Henüz beşikte olan bir çocukla biz nasıl konuşabiliriz?»

30- (İsa) Dedi ki: «Şüphesiz ben Allah’ın kuluyum. (Allah) bana Kitabı verdi ve beni peygamber kıldı.

31- «Nerede olursam (olayım,) beni kutlu kıldı ve hayat sürdüğüm müddet­çe, bana namazı ve zekâtı vasiyet (emr) etti.»

32- «Anneme itaati de (emretti). Ve be­ni azgın bir zorba kılmadı.»

33- «Selam (esenlik) üzerimedir; doğ­duğum gün, öleceğim gün ve diri olarak yeniden (mezarımdan) kaldırılacağım gün.»

34- İşte Meryem oğlu İsa! Hakkında kuşkuya düştükleri hak söz!

35- Allah’ın çocuk edinmesi olacak şey değil. O yücedir. Bir işin olmasına karar verirse, ancak ona, «Ol» der, o da hemen oluverir.

36- «Şüphesiz, Allah benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir. Öyleyse O’na kulluk edin. Dosdoğru yol budur.»

37- İçlerinden (bir takım) gruplar ayrı­lığa düştüler. Artık büyük bir günü (kıya­meti) görmekten dolayı, vay küfre sapan­lara!

38- Bize gelecekleri gün, ne kadar iyi işitecek, ne kadar da iyi görecekler! Ama bugün o zalimler apaçık bir sapık­lık içindedirler.

39- İş hükme bağlanıp biteceği hasret gününe karşı onları uyar! Onlar bir gaflet içindedirler ve onlar iman etmezler.

40- Şüphe yok, yeryüzüne ve onun üzerindekilere biz varis olacağız ve onlar bize döndürülecekler.

41- Kitap’ta İbrahim’i de zikret. Ger­çekten o, doğru sözlü bir peygamberdi.

42- Hani (üvey) babasına demişti: «Babacığım! İşitmeyen, görmeyen ve seni herhangi bir şeyden müstağni kılamayan şeylere niye tapıyorsun?»

43- «Babacığım! Şüphesiz, sana gel­meyen bir ilim geldi bana. Artık bana ta­bi ol, seni düzgün bir yola hidayet ede­yim.»

44- «Babacığım! Şeytana kulluk et­me, kuşkusuz şeytan, Rahman’a başkaldırandır.»

45- «Babacığım! Gerçekten ben, sana Rahman tarafından bir azabın dokunacağından korkmaktayım, o zaman şey­tanın velisi olursun.»

46- (Üvey babası) Demişti ki: «İbrahim, sen benim ilahlarımdan yüz mü çeviriyorsun? Eğer (bu tutumuna) bir son verme­yecek olursan, şüphesiz seni taşa tutarım; uzun bir süre de benden uzaklaş, (bir yerlere) git.»

47- (İbrahim:) «Selam (esenlik) üzerine olsun! Se­nin için Rabbimden bağışlanma dileyeceğim, çünkü O bana pek lütufkârdır» dedi.

48- «Sizden ve Allah’tan başka taptıklarınız­dan kopup ayrılıyorum ve Rabbime dua (ibadet) ediyorum. Umulur ki Rabbime yakarışımla azgın olmam.»

49- Böylelikle, onlardan ve Allah’tan başka taptıklarından kopup ayrılınca ona İshak’ı ve (oğ­lu) Yakub’u armağan ettik ve her birini peygamber kıldık.

50- Onlara rahmetimizden bağışladık ve onlar için (halk arasında kendilerini) yücelikle öven bir dil kıldık.

51- Kitap’ta Musa’yı da zikret. Çünkü o, ihlâsa erdirilmiş ve gönderilmiş bir peygamberdi.

52- Ona, Tur’un sağ yanından seslendik ve onu (kendisiyle) gizlice söyleşmek için yakınlaştırdık.

53- Ona rahmetimizden kardeşi Harun’u da bir peygamber olarak armağan ettik.

54- Kitap’ta İsmail’i de zikret. Çünkü o, va­adinde doğruydu ve gönderilmiş bir peygamber­di.

55- Halkına, namazı ve zekâtı emrediyordu ve O, Rabbi katında kendisinden razı olunandı.

56- Kitap’ta İdris’i de zikret. Çünkü O, doğru olan bir peygamberdi.

57- Biz onu yüce bir konuma yükseltmiştik.

58- İşte bunlar, Allah’ın kendilerine nimetler verdiği peygamberlerden, Âdem’in soyundan, Nuh ile birlikte (gemide) taşıdıklarımızdan, İbrahim ve İsrail’in (Yakub’un) soyundan, doğruya ulaştırdığımız ve seçkin kıldığımız kimselerden­dir. Onlara, çok merhametli olan Al­lah’ın ayetleri okunduğunda ağlayarak secdeye kapanırlardı.

59- Ama onların ardından namazı za­yi eden, şehvetlerine uyan bir nesil gel­di. Onlar bu azgınlıklarının karşılığını göreceklerdir.

60- Ancak tövbe eden, iman eden ve salih amellerde bulunanlar (var ya), işte bunlar cennete girecekler ve hiç bir şey­le zulme uğratılmayacaklar.

61- (O cennet,) Rahman’m kullarına görmedikleri halde vaat ettiği «Adn» cennetleridir. Şüphesiz O’nun vaadi mutlaka yerini bulacaktır.

62- Onda selamın (esenliğin) dışında boş bir söz işitmezler. Orada sabah ak­şam rızıkları da hazırdır.

63- Bu, kullarımızdan takva sahibi olanları (ona) varisçi kıldığımız cennet­tir.

64- Biz (melekler) ancak Rabbinin emriyle ineriz. Önümüzde, ardımızda ve bunlar arasında olan her şey O’nundur. Senin Rabbin kesinlikle unutkan değildir.

65- Göklerin, yerin ve her ikisi arasındakilerin Rabbidir; o halde O’na iba­det et ve O’na ibadette kararlı ol. Hiç sen ona bir adaş (benzer) bilir misin?

66- İnsan, Ben öldükten sonra mı, gerçekten diri olarak çıkarılacağım? Demektedir.

67- İnsan önceden, hiç bir şey değil­ken, gerçekten bizim onu yaratmış bulunduğumuzu (hiç) düşünmüyor mu?

68- Andolsun Rabbine, biz onları da şeytanları da mutlaka bir araya getirece­ğiz, sonra onları cehennemin çevresinde diz üstü çökmüş olarak hazır bulundura­cağız.

69- Sonra, her bir gruptan Rahman’a karşı azgınlık göstermek bakımından en şiddetli olanını ayıracağız.

70- Sonra biz ona (cehenneme) girmeye kimlerin en çok uygun olduğunu daha iyi bilmekteyiz.

71- Sizden ona girmeyecek hiç kim­se yoktur. Bu, Rabbin için kesinleşmiş bir hükümdür.

(Her insan cehenneme sunulacak, fakat bir sonra ki ayette de açıklandığı gibi salih insanlar kurtulacak, zalimler orada yüzüstü bırakılacak­lardır.)

72- Sonra, takva sahiplerini kurtarırız ve zulme sapanları diz üstü çökmüş ola­rak bırakıveririz.

73- Onlara apaçık olan ayetlerimiz okundu­ğunda, o küfre sapanlar, iman edenlere, iki gruptan hangisi, makam bakımından daha iyi, topluluk bakımından daha güzeldir? Derler.

74- Onlardan önce de servet ve görünüm bakı­mından daha güzel olan nice nesiller helak ettik.

75- De ki: «Kim sapıklık içindeyse, Rahman, kendilerine vaat edilen azabı ya da kıyameti gö­rünceye kadar ona mühlet verir. Artık kimin ma­kamı daha kötü, kimin askeri (gücü) daha zayıfmış» yakında bileceklerdir.

76- Allah, hidayet bulanlara hidayeti arttırır. Baki olan salih davranışlar, Rabbinin katında se­vap bakımından daha hayırlı, varılacak sonuç ba­kımından da daha iyidir.

77- Ayetlerimizi inkâr edip, «Elbette bana mal ve çocuklar verilecektir» diyeni gördün mü?

78- O, gayba mı tanık oldu, yoksa Rahman’ın katından bir ahit mi aldı?

79- Kesinlikle hayır! Biz onun söylediğini ya­zacağız ve azabını uzattıkça uzatacağız.

80- Onun söylemekte olduğuna (mal ve çocukları­na) biz mirasçı olacağız; o bize, tek başına gele­cektir.

81- Kendilerine güç (izzet) sağlasınlar diye, Allah’tan başka ilahlar edindiler.

82- Hayır! (O yalancı ilahlar) Onların tapınışları­nı inkâr edecekler ve onlara karşı düşman olacak­adır.

83- Şeytanları, kâfirlerin üzerine kışkırtıcı olarak saldığımızı görmedin mi?

84- Onlara karşı acele davranma; biz onlar için (ecel günlerini) saydıkça saymaktayız.

85- O gün takva sahiplerini, heyet olarak Rahman’ın huzuruna toplayaca­ğız.

86- Suçlu günahkârları da susamışlar olarak cehenneme süreceğiz.

87- Rahman’ın katında ahit almışların dışında (onlar) şefaate malik olamaya­caklardır.

88- «Rahman çocuk edinmiştir» dedi­ler.

89- Hakikaten siz, pek çirkin bir iddi­ada bulundunuz.

90- Az kalsın, söyledikleri sözden gökler çatlayacak, yer yarılacak ve dağ­lar parçalanıp dağılacaktı.

91- O Rahman’a çocuk iddiasında bulundular diye (bunlar olacaktı).

92- Rahman’a çocuk edinmek yaraş­maz.

93- Göklerde ve yerde olan her şey Rahman’a, yalnızca kul olarak gelecek­tir.

94- Şüphesiz (Allah) onların tümünü ilmi ile kuşatmış ve teker teker saymış­tır

95- Ve onların hepsi, kıyamet günü O’na, yapayalnız, tek başlarına gelecek­lerdir.

96- İman edenler ve salih amellerde bulunanlar (var ya), Rahman, onlar için (insanların kalbinde) bir sevgi kılacaktır.

(İbn-i Abbas şöyle diyor: «Peygamber (s.a.a) ellerini gökyüzüne doğru açarak şöyle arz etti: «Allah’ım! Musa bin İmran (kardeşi Harun’un ve­zirliği, nübüvvet işinde ortak olması ve risaleti tebliğ etmesi için) senden istekte bulundu. Al­lah’ım! Ben Muhammed de senden göğsümü ge­nişletmeni, işlerimi kolaylaştırmanı, sözümü anla­yabilmeleri için dilimin düğümünü çözmeni, ehlimden Ali bin Ebu Talib’i bana vezir kılmanı, O’nun vasıtasıyla sırtımı güçlendirmeni ve O’nu işlerimde bana ortak kılmanı diliyorum.» Daha sonra Resul-i Ekrem (s.a.a) Hz. Ali’nin ellerini tu­tarak ona şöyle buyurdu: «Ellerini gökyüzüne kal­dır ve Rabbinden sana bir şeyler vermesi için is­tekte bulun.» Hz. Ali ellerini gökyüzüne doğru kal­dırarak şöyle arz etti: «Allah’ım, kendi katında benim için bir ahit kıl ve benim için meveddet (muhabbet) icat et.» Bu sırada Cebrail nazil ola­rak Meryem suresinin şu ayetini getirdi: «iman edenler ve salih amellerde bulunanlara gelince, Rahman, onlar için (insanların kalbinde) bir sev­gi kılacaktır.» Ashap bu olaydan dolayı hayrete düşünce Resul-i Ekrem (s.a.a) şöyle buyurdular: «Neden hayrete düşüyorsunuz, Kur’ân dört kısım­dır; bunun dörtte biri biz Ehl-i Beyt hakkındadır, dörtte biri helaller hakkındadır, dörtte biri haram­lar hakkındadır, dörtte birisiyse farzlar ve hüküm­ler hakkındadır. Allah’a and olsun ki, Kur’ân’ın yücelikleri Ali hakkında nazil olmuştur»)

97- Biz takva sahiplerine müjde ver­men ve şiddetle karşı çıkan bir toplulu­ğu uyarıp korkutman için onu (Kur’an’ı) senin diline kolaylaştırdık.

98- Biz, onlardan önce nice kuşakla­rı yıkıma uğrattık; (şimdi) onlardan hiç birini hissediyor veya onlara ait en kü­çük bir ses işitiyor musun?

error: emeğe saygı lütfen !!