Makale

1) Her kim, her gün sabah namazından sonra şu ayet-i kerimeleri sırasıyla okursa, Allah-u Te’ala’nın izniyle imanı muhafaza olur. Okunacak ayet-i kerimeler şunlardır:

a) Bakara Suresi’nin 255. ayet-i kerımesi (Ayete’l-Kürsi)
b) Bakara Suresi’nin 285-286. ayet-i kerımeleri (Amene’r-Rasulü)
c) Ali İmran Suresi’nin 18-19. ayet-i kerımeleri (Şehidellahü … )
d) Ali İmran Suresi’nin 26-27. ayet-i kerımeleri (Kulillahümme Malike’l-Mülk … )

Ayet-i kerimelerin sırasıyla okunuşu şöyledir:

 

Okunacak Ayeti Kerimelerin Mealleri

“Allah ki Kendisinden başka hiçbir ilâh yoktur. (Başı sonu olmayan, Zât ına ait bir hayatla) Hayy’dır, (yaratıklarını yönetme ve koruyup kollama işini daima üstlen­miş bulunan bir) Kayyûm’dur.

Ne (uyku öncesindeki) bir gevşeme, ne de bir uyku Kendisini tutmaz. Gökler­de olanlar ve yerde bulunanlar (mülkiyet ve hâkimiyet bakımından) sadece O’na aittir. Kimdir şu kimse ki, O’nun izni olmadan nezdinde şefaat edebilecektir?!

O, (yaratıklarının) önlerinde olanları da, arkalarında bulunanları da (onların geçmiş-gelecek, dünya-âhiret, görülen ve görülmeyen her şeylerini) bilmektedir. (Öğ­retmeyi) dilediği şeyler hariç, onlar O’nun ilmi(nin tealluk ettiği sonsuz bilgileri) nden hiçbir şeyi kavrayamazlar.

(Arş’ının önündeki tahtı olan) Kürsü’sü (ise) gökleri ve yeri kaplamıştır. O ikisini(nyedi kat tabakalarını) korumak Kendisine hiç de ağır gelmez. (Eş ve ben­zerden, tüm noksanlık emâreleri ve sonradan olma belirtilerinden son derece yüce olan) Aliyy de, (Zât’ına nispetle, her şeyin değersiz kalacağı bir büyüklük sahibi olan) Azîm de ancak O’dur.” (Bakara Sûresi:255)

“O peygamber de, Rabbinden kendisine indirilmiş olana iman etmiştir, müminler de (indirilenlerin tümüne inanmışlardır)! Her biri Allâh’a, meleklerine, ki­taplarına ve rasullerine inanmıştır. ‘Rasûl-lerinden hiçbirinin arasında ayırım yapmayız’ (demişlerdir). Onlar (Allâh-u Te’âlâ’nın, peygamberler vasıtasıyla kendile­rine yöneltmiş olduğu yükümlülükler karşısında): ‘(Buyruğunu) işittik, (emrine) itaat ettik. Ey Rabbimiz! Mağfiretini (dileriz). (Ölümden sonra diriltilerek) varış(ımız) an­cak Sanadır’ demişlerdir.

Allâh hiçbir nefse güç yetireceğinden başkasını yüklemez. (Herkesin, hayır nâmına) kazanmış olduğu şey kendi lehinedir. (Kötülüklerden canı çeke çeke) gay­retle kazanmış olduğu şey de yine kendi aleyhinedir.

(O müminler şöyle dua ederler:) ‘Ey Rabbimiz! Unutursak yahut yanılırsak bizi sorumlu tutma. Ey Rabbimiz! Kendisini bizden önce (geçmiş) olan (Yahudi ve Hristiyan)lara yüklemiş olduğun o (zor) şeyin bir benzeri olarak, bizim üzerimize de ağır bir yük yükleme.

Ey Rabbimiz! Kendisine karşı bizim için tâkat bulunmayan (ağır) şeyleri (musibet ve belaları) bize taşıtma. Bizden (günahlarımızı) affet.

Bizim için (ayıplarımızı) bağışlamada bulun ve bize rahmet buyur. (Gerçek dostumuz ve) Mevlâmız ancak Şensin. (Bir efendiye yakışan, düşmanlarına karşı kö­lelerine yardım etmektir.) O halde o kâfirler toplumuna karşı Sen (de) bize yardım et.’” (Bakara Sûresi:285-286)

“Allâh şüphesiz (taksim ve tayin ettiği rızıklarla eceller, kullarına emir bu­yurduğu hükümler ve karşılığında vaat ettiği sevaplarla azaplar dâhil hiçbir hususta) Kendisinden başka adaleti (icra ve) ikame etmekte olan hiçbir ilâh bulunmadığı gerçeğine şahitlikte bulunmuştur.

(O’nun büyük kudretini gören) melekler ve ilim sahipleri (olan peygamberler ve âlimler) de (aynı şahitliği ikrar etmiştir). O (hiç yenilmeyip daima gâlip gelen ve her işi yerli yerinde olan) Azîz ve Hakîm olan Zât’tan başka hiçbir ilâh yoktur. Şüphesiz ki Allâh nezdinde o (gerçek ve makbul) din ancak İslâm’dır.” (Âli imrân Sûresi:i8-19)

“(Habibim!) de ki: ‘Ey mülkün Mâliki olan Allâh! (Saltanat ve) mülkü dile­diğine verirsin, dilediğinden de mülkü çekip alırsın. Dilediğini (dünyada yahut âhirette veya her ikisinde de yardım ve tevfîkıne mazhar kılarak) aziz (ve değerli) edersin, dilediğini de (iki cihanda rezîl-ü rüsvay ederek) zelil (ve alçak)

Bütün hayırlar (ve şerler) ancak Senin (kudret) elindedir (ki, onun mahiyeti kullarca malum değildir). Şüphesiz ki Sen (güçlü veya âciz kılma, yüceltme ya da al­çaltma dahil) her şeye (hakkıyla gücü yeten bir) Kadîr’sin.

(Gecenin saatlerinden bir kısmını eksiltip gündüze katarak) geceyi gündüze girdi­rirsin, (gündüzün saatlerini noksanlaştırıp geceye ilave ederek) gündüzü de geceye girdirirsin. Ölüden diriyi çıkarırsın, diriden de ölüyü çıkarırsın. Dilediğini de (darlık ve fakirliğe uğratmadan) hesapsız olarak rızıklandırırsın.” (Âli imrân Sûresi:26-27)

 

2) Hakîm-i Tirmizî (Rahimehullâh) şöyle demiştir: “Her kim sabah namazından sonra kırk bir kere:

“Ey Hayy ve Kayyûm! Ey göklerin ve yerin yaratıcısı! Ey celâl ve ikram sa­hibi! Ey Allah!” derse Allâh-u Te‘âlâ o kişinin imanını muhafaza eder ve onu imanla âhiret yurduna ulaştırır.”

 

3) Sabah namazının farzı ile sünneti arasında kırk kere:

“Ey Hayy ve Kayyûm! Senden başka ilâh yoktur” demeye devam eden kişi Allâh-u Te‘âlâ’ nın izniyle imanını muhafaza eder.

(Abdülhâdî Muhammed Harse, el-Edviyetü’l-ilâhiyye ve’l-ed’ıyetü’n-nebeviyye li cemî’iî-emrâzi’n-nefsiyyeti ve’l-cesediyye, sh:45-46)

error: emeğe saygı lütfen !!