Makale

Sure Açıklaması
(Medine’de nazil olmuştur ve 75 ayettir. Enfâl, ziyade ma­rsına gelen «nefl» kelimesinin çoğuludur. İslâm dinini sa­vunmak için yapılan savaşlarda elde edilen sevaba ek olarak alınan ganimet malına da «nefl» denilmiştir. Surenin birinci ayetinde savaştan elde edilen ganimetlerin Allah ve Resulüne ait olduğu ifade edildiği için sûreye bu ad verilmiştir.)

Sureyi Dinle[Surenin yüklenmesi için lütfen bir kaç saniye bekleyin.]


Rahman ve Rahim olan Allah’ın Adıyla

1- Sana, ganimetlere dair soru sorarlar. De ki: Nimetler (faydalanılan şeyler) Allah’ın ve pey­gamberindir. İman etmişseniz (Allah’tan) sakının, birbirinizle aranızı düzeltin, Allah’a ve elçisine itaat edin.

( Bu ayet aynı zamanda savaş ganimetlerinin paylaştırıl­ması ile ilgili olarak büyük bir devrim yaptı. Önceleri bu ganimetler, ya onları ele geçiren askerlerin, ya kumandanın ya da tüm orduya sahip olan kralın malı olurdu. Bi­rinci durumda askerlerin bencilliği şiddetli bir re­kabete, hatta bazen de çok acıklı sonuçlara yol açan bir savaşa neden olurdu. İkinci durumda ise askerler, kendilerini hırsızlar seviyesine düşüren çalma ve aşırma eylemine başvururlardı. Kur’an, savaş ganimetlerinin Allah ve Resulü’ne ait oldu­ğunu ve daha sonra 41. ayette ganimetlerin eşit olarak paylaştırılacağını ilan ederek, bu kötü adetlere bir son verdi.)

2- İman edenler sadece; Allah anıldı­ğı zaman kalpleri titreyen, kendilerine (Allah’ın) ayetleri okunduğu zaman bu onların imanlarını artıran ve Rablerine güvenen kimselerdir.

3- Onlar namaz kılarlar ve kendileri­ne verdiğimiz rızıktan yerli yerince infak ederler.

4- İşte gerçekten iman etmiş olanlar bunlardır. Onlara Rablerinin katında mertebeler, mağfiret ve yüce bir rızık vardır.

5- (Ganimetlerin bölüşümü sırasında karşılaştığın bu hoşnutsuzluk) Tıpkı mü’minlerin bir kesimi istemediği halde, Rabbinin seni hak üzere (savaşmak için) evinden çıkarmasına benzer.

6- Açıkça ortaya çıktıktan sonra bile, bakar oldukları halde sanki ölüme sürükleniyorlarmış gibi, seninle hak (olan cihad) konusunda tartışıp duruyorlardı.

7- Hani Allah size, iki taifeden (kervan veya Kureyş ordusundan) birinin sizin olduğunu vaat ettiğinde, siz de kuvvetsiz olanın (kervanın) sizin olmasını istiyordu­nuz. Oysa Allah, sözleriyle hakkı ger­çekleştirmek ve (Kureyş ordusunu yok ederek) kâfirlerin kökünü kesmek istiyordu.

8- (Bu vaat) Suçluların hoşuna gitmese de hakkı gerçekleştirmek ve batılı geçersiz kılmak içindi.

9- Hani siz Rabbinizden yardım talep ediyordunuz. O da, «Şüphesiz ben size birbiri ardınca bin melek ile yardım ediciyim» diye cevap vermişti.

10- Allah bunu ancak bir müjde ol­ması ve kalplerinizin yatışması için yap­mıştı. Yardım ancak Allah katındandır. Doğrusu Allah güçlüdür, hikmet sahibi­dir.

11- Hani Allah kendi katından bir gü­ven olarak sizi hafif bir uykuya daldır­mıştı. Sizi arıtmak, sizden şeytan vesve­sesini gidermek, kalplerinizi pekiştir­mek ve bununla ayaklarınızı sağlamlaş­tırmak için gökten size su (yağmur) indir­mişti.

12- Hani Rabbin meleklere, «Ben sizinleyim, iman edenlere sebat verin. Ben kâfirlerin kalplerine korku salacağım, artık (ey mü’minler!) onların boyunlarını vurun, vurun onların bütün parmak uçlarına» dedi.

13- Bu, onların Allah’a ve elçisine karşı koymalarındandır. Kim Allah’a ve elçisine karşı ko­yarsa, (bilsin ki) şüphesiz Allah’ın cezası şiddetli­dir.

14- İşte bunu (dünya azabını) tadın, kâfirlere cehennem azabı da vardır.

15- Ey iman edenler! Küfre sapanlarla toplu halde karşılaştığınız zaman onlara sırt çevirmeyin (savaştan kaçmayın).

16- Tekrar savaşmak için bir tarafa çekilmek veya bir başka topluluğa katılmak maksadı dışında, o gün düşmana sırtını çeviren kimse Allah’tan bir gazaba uğramış olur. Onun varacağı yer cehennemdir. Pek de kötü bir dönüş yeridir!

17- Onları siz öldürmediniz, fakat Allah öldür­dü. Attığın zaman da sen atmamıştın, fakat Allah atmıştı. Mü’minleri kendinden güzel bir imtihanla imtihan etmek için (yaptı). Hiç şüphesiz Allah, işitendir, bilendir.

18- İşte bu (olaylar), söylenildiği gibidir. Muhakkak ki Allah kâfirlerin düzenini zayıflatıcıdır.

19- Zafer istiyorsanız, işte zafer (aleyhinize) geldi. Sakınırsanız sizin iyiliğinize olur, yok tekrar (savaşa) dönerseniz biz de döneriz; topluluğunuz çok da olsa size hiç bir fayda vermez. Allah iman edenlerle beraberdir.

(Burada, Kureyşliler’in savaşa çıkmadan önce Kâbe’de yaptıkları dua kastedilmektedir. Müşrikler Kâbe’nin örtülerine tutunup şöyle dua etmişlerdi: Allah’ım! İki taraftan hayırlısına zafer ihsan et. Özellikle Ebu Cehil, Allah’ım! Haklı tarafa zafer ihsan et, saldırgan olan tarafı da rezil et diye dua etti. Allah iradesini gösterdi ve Müs­lümanların haklı ve hayırlı taraf olduğunu göster­mek üzere onlara büyük bir zafer ihsan etti.)

20- Ey iman edenler! Allah’a ve elçi­sine itaat edin ve işitiyorken, ondan (peygamberin emrinden) sakın yüz çevirmeyin.

21- Ve «İşittik» dedikleri halde, (ger­çekte) işitmeyenler gibi olmayın.

22- Allah katında, yeryüzündeki can­lıların en kötüsü (gerçeği) akıl etmeyen sağırlar ve dilsizlerdir.

23- Allah onlarda bir iyilik görseydi onlara işittirirdi. Onlara işittirmiş olsay­dı yine de yüz çevirirlerdi, zaten dönek­tirler.

24- Ey iman edenler! Allah ve Pey­gamber, sizi hayat verecek şeye çağırdı­ğı zaman icabet edin. Allah’ın, kişi ile kalbi arasına girdiğini ve sonunda O’na doğru toplanacağınızı bilin.

25- Aranızdan yalnız zalimlere eriş­mekle kalmayacak fitneden sakının, şüphesiz Allah’ın azabının şiddetli oldu­ğunu bilin.

26- Yeryüzünde az sayıda olduğunuz ve zayıf sayıldığınız için insanların sizi esir olarak alıp götürmesinden korktu­ğunuz zamanları hatırlayın. Allah, sizi barındırmış, yardımıyla desteklemiş ve temiz şeylerle rızıklandırmıştır. Umulur ki şükredersiniz.

27- Ey iman edenler! Allah’a ve Re­sulüne ihanet etmeyin, bile bile emanet­lerinize de hainlik etmeyin.

28- Mallarınızın ve çocuklarınızın, aslında bir sınama olduğunu ve büyük ecrin Allah katında bulunduğunu bilin.

29- Ey iman edenler! Allah’tan sakı­nırsanız, O size iyiyi kötüden ayırt ede­cek bir kavrayış verir, kötülüklerinizi örter, sizi bağışlar. Allah büyük bir bağış sahibidir.

30- Hani küfre sapanlar seni bağlayıp bir yere kapamak veya öldürmek, ya da sürmek için düzen kuruyorlardı. Onlar düzen kurarken, Allah da düzen (tedbir) kuruyordu. Allah düzen kuranların en iyisidir.

31- Ayetlerimiz onlara okunduğu zaman gerçekten işittik! İstesek, biz de bunun bir benzerini söyleyebiliriz; bu sadece eskilerin masalları derlerdi.

32- Hani Ey Allah! Eğer bu kitap, gerçekten senin katından ise bize gökten taş yağdır veya yakıcı bir azap ver demişlerdi.

33- Oysa sen içlerinde iken Allah onlara azap etmez. Onlar bağışlanma dilerlerken de elbette Allah azap edecek değildir.

(Resulullah (s.a.a) çeşitli vesilelerle bu ayette beyan edilen hakikatin kıyamet gününe kadar Ehl-i Beyt’inden gelecek imamlar hakkında da tecelli edeceğini beyan etmiş ve şöyle buyurmuştur: «Ehl-i Beyt’im yeryüzü ehlinin emniyetidir. Ehl-i Beyt’im yok olursa dünyanın sonu gelir»)

34- Yoksa Mescid-i Haram’a girmekten men ederlerken Allah onlara niçin azap etmesin? Hâl­buki onun (Mescid-i Haram’ın) mütevellileri (ehil yöne­ticileri de) değildirler. Onun mütevellileri muttakilerden başka değildir. Velâkin onların birçokları bilmezler.

35- Onların (müşriklerin iddia ettikleri) Kâbe ya­kındaki namazları, sadece (çıplak bir halde) ıslık çal­mak ve el çırpmaktan başka bir şey değildir. İnkâr etmekte olduğunuz şeylerden ötürü şimdi tadın azabı!

36- Doğrusu küfre sapanlar mallarını Allah’ın bundan insanları alıkoymak için infak ederler ve daha da infak edeceklerdir; ama sonra içleri yanacak, hem de mağlup olacaklardır. Küfre sap­anlar cehenneme doğru toplanacaklardır.

37- Bu, Allah’ın, temizi kirliden ayırması ve kirli şeyleri üst üste koyup hepsini yığarak cehenneme yerleştirmesi içindir. İşte onlar hüsrana uğrayanlardır.

38- Küfre sapanlara, eğer savaştan vazgeçerlerse, geçmişlerinin bağışlanacağını ve tekrar dönerlerse, kendilerine evvelkilerin sünnetinin (hükmünün) uygulanacağını söyle.

39- Fitne kalmayıncaya ve dinin hep­si Allah’ın oluncaya kadar onlarla sava­şın. Şayet vazgeçecek olurlarsa, şüphe­siz Allah, yapmakta olduklarını gören­dir.

40- Eğer yüz çevirirlerse Allah’ın si­zin mevlanız olduğunu bilin; O pek de iyi mevla, pek de iyi yardımcıdır!

41- Eğer Allah’a ve hakkı batıldan ayıran o günde, iki topluluğun karşılaştığı günde (Bedir’de), kulumuza indirdiğimize (faydalanılan şeylerin Allah’a ve Resul’üne ait olduğunu bildiren ayete) İman etmişseniz, biliniz ki faydalandığınız herhangi bir şeyin humusu (beşte biri) Allah’ın, peygamberin, yakınlarının, yetimlerin, düşkünlerin ve yolda kalmışlarındır. Allah her şeye kadirdir.

(İman Cafer-i Sadık, (a.s) şöyle buyurmuştur: «Ayet-i kerimede Peygamber’in yakınlarından maksat, Müminlerin Emiri Ali ve diğer Ehl-iBeyt imamlarıdır.» Bu esas üzere Hz. Peygamberin dö­neminde elde edilen ganimetlerin beşte biri Ehl-i Beyt’e tahsis ediliyordu. Ama daha sonra Ehl-i Beyt’in bu hakkı da ellerinden alınmış oldu.)

42- Hani (Bedir savaşında) siz vadinin yakın kenarında (Medine tarafında) idiniz, onlar da uzak kenarında (Mekke tarafında) idiler. Kervan da sizden daha aşağıda (deniz sahilinde) idi. Eğer (savaş için) sözleşmiş olsaydınız, sözleştiğiniz vakit hususunda ihtilâfa düşerdiniz. Fakat Allah, gerekli olan emri yerine getirmesi, helak olanın açık bir delille (gözüyle gördükten sonra) helak olması, yaşayan kimsenin (hidayete erenin) de açık bir delille yaşaması (hidayete ermesi) için (böyle yaptı). Gerçekten de Allah hakkıyla işi­tendir, bilendir.

43- Hani Allah onları uykunda sana az gösteri­yordu. Çok göstermiş olsaydı, yılacak ve bu hu­susta çekişmeye başlayacaktınız. Fakat Allah sizi (bütün bunlardan) esenliğe kavuşturdu. Şüphesiz o kalplerde olanı bilir.

44- Karşı karşıya geldiğinizde Allah, olacak olan işi gerçekleştirmek için, onları gözlerinizde az gösteriyor, sizi de onların gözlerinde azaltıyordu. Ve (bütün) işler Allah’a döndürülür.

45- Ey iman edenler! Bir toplulukla karşılaşırsanız dayanın, kurtuluşa erişebilmeniz için Allah’ı çok anın.

46- Allah’a ve elçisine itaat edin, çekişmeyin; yoksa gevşersiniz de gücünüz gider. Sabredin. Şüphesiz Allah, sabredenlerle beraberdir.

47- Yurtlarından böbürlenerek ve insanlara gösteriş yaparak çıkan ve Allah yolundan men edenler gibi olmayın. Allah, onların yapmakta olduklarını çepeçevre kuşatandır.

48- Hani (tecessüm eden) şeytan, onlara amellerini çekici göstermiş ve onlara, Bugün sizi insandan bozguna uğratacak kimse yoktur ve ben de sizin yardımcınızım demişti. Ne zaman ki, iki topluluk birbirini görür oldu (karşılaştı) o, iki topuğu üstünde geri döndü ve «Şüphesiz ben sizden uzağım. Çünkü ben sizin görmediğinizi (azap meleklerini) görmekteyim, ben Allah’tan da korkmaktayım. Allah, azabı şiddetli olandır.» dedi.

49- Hani ikiyüzlüler ve kalplerinde hastalık bulunanlar «Müslümanları din­leri aldattı» diyorlardı; Oysa kim Al­lah’a güvenirse (bilsin ki) Allah güçlüdür, hikmet sahibidir.

50- Melekleri, onların yüzlerine ve arkalarına vurarak, «Yakıcı azabı tadın» diye o kâfirlerin canlarını alırken bir görseydin!

51- Bu, ellerinizin önceden takdim ettiği işler yüzündendir. Yoksa şüphesiz Allah kullara zulmedici değildir.

52- Bunların tutumu ve gidişi, tıpkı Firavun hanedanının ve onlardan öncekilerin tutumu gibi oldu. Allah’ın ayetlerini inkâr ettiler, Allah da onları günahlarından dolayı yakalayıverdi. Çünkü Allah pek kuvvetli, azabı da çok şiddetlidir,

53- Bu, bir kavmin kendilerinde ola­nı değiştirmedikçe Allah’ın onlara ver­diği nimeti değiştirmemesinden dolayı­dır. Allah şüphesiz işitendir, bilendir.

54- (Bu kâfirlerin durumu) Tıpkı Firavun ailesi ile daha önceki kâfirlerin durumu gibidir. Rablerinin ayetlerini yalanladı­lar da onları günahlarından ötürü helak ettik. Firavun ailesini suda boğduk, hep­si de zalimlerdi.

55- Allah katında canlıların en kötü­sü, Küfre sapanlardır. Onlar iman et­mezler.

56- Onlardan anlaşma yaptığın kim­seler, sonra her defasında anlaşmalarını bozarlar ve onlar hiç çekinmezler.

57- Bu yüzden eğer onları savaşta ele geçirirsen, onları öyle bir dağıt ki, belki arkalarında olanlar hatırlayıp kendileri­ne gelirler.

58- Eğer bir kavmin ihanet edeceğinden korkarsan, sen de aynı şekilde (anlaşmayı geçersiz sayıp) at. Gerçekten Allah, ihanet edenleri sevmez.

59- Küfre sapanlar, asla öne geçtiklerini san­masınlar, çünkü onlar (sizi) aciz bırakamayacak­lardır.

60- Onlara karşı gücünüzün yettiği kadar Allah’ın düşmanı ve sizin düşmanlarınızı ve bunun dışında Allah’ın bilip sizin bilemediklerinizi yıldırmak üzere kuvvet ve (cihad için) bağlanmış atlar hazırlayın. Allah yolunda infak ettiğiniz her şey size haksızlık yapılmadan tamamen ödenecektir.

61- Eğer onlar barışa eğilim gösterirlerse, de ona eğilim göster ve Allah’a tevekkül et. Çünkü O, işitendir, bilendir.

62- Seni aldatmak isterlerse bil ki, şüphesiz Allah sana kâfidir. O, seni yardımıyla ve mü’minlerle destekleyendir.

(Ebu Hureyre’nin nakline göre Hz. Resulullah şöyle bu­yurmuştur: «Arşın üzerine şöyle yazıldığını gördüm. «Allah’tan başka bir ilah yoktur. Muhammed, Allah’ın peygamberi ve kuludur. Onu Ali ile destekleyip pekiştirdim.»)

63- Ve (Allah) kalplerini uzlaştırdı. Sen, yeryüzünde olan bütün şeyleri bile harcasaydın, yine de onların kalplerini uzlaştıramazdın. Ama Allah onların arasını uzlaştırdı. Doğrusu O güçlüdür, hikmet sahibidir.

64- Ey Peygamber! Allah ve sana uyan mü’minler, sana yeter.

(Allame Hindi, Erceh’ul Metalib s.88’de ve Tirmizi, Menakıb Kitabında bildirdiğine göre Cabir b. Abdullah Ensari bu ayetin tefsirinde şöyle demiştir: «Sana uyan mü’­minler, sana yeter» ayetinden maksat, Ali bin Ebi Talip’tir ve o mü’minlerin efendisidir»)

65- Ey Peygamber! Mü’minleri sava­şa teşvik et. Sizin sabırlı yirmi kişiniz, onlardan iki yüz kişiyi yener. Sizin yüz kişiniz, küfre sapanlardan bin kişiyi yener; çünkü onlar anlayışsız bir topluluktur.

66- Şimdi Allah sizden (yükünüzü) hafifletti ve içinizde zaaf bulunduğunu bil­di. Sizin sabırlı yüz kişiniz onlardan iki yüz kişiyi yener; sizin bin kişiniz, Allah’ın izniyle, iki bin kişiyi yener. Allah sabredenlerle beraberdir.

67- Hiç bir peygambere, yeryüzünde güçlü hale gelmedikçe (öldürmek yerine) esir almak yaraşmaz. Siz geçici dünya malını istiyorsunuz, oysa Allah (sizlere) ahireti diler. Allah güçlüdür, hikmet sa­hibidir.

68- Daha önceden Allah’tan verilmiş (bildirim öncesi azap edilmeyeceğine dair) bir hüküm olmasaydı, (öldürme yerine salıverme karşılığında esirlerden) aldıklarınızdan ötü­rü size büyük bir azap erişirdi.

(Bedir savaşı Müslümanlar ve müşrikler ara­sında meydana gelen ilk savaştı. O zaman Müslü­manlar hâlâ azınlık ve müşrikler hâlâ çoğunluk durumundaydılar. Müşriklerin savaşçılarının öl­dürülmesi, onların gücünü kırıp onları aşağılaya­caktı. Bu diğerlerini bir daha Müslümanlara sal­dırmaktan caydıracaktı. Kuşkusuz bu, son derece fakir de olsalar esir alıp fidye karşılığında salı­vermekle elde edecekleri malların gerçekleştire­meyeceği büyük bir hedefti, işte bu nedenden do­layı yüce Allah, Bedir günü düşmanı öldürme yerine ellerindeki esirlerden serbestlik karşılığı fid­ye almayı kabul eden Müslümanların bu davranı­şını hoş karşılamıyor.)

69- Elde ettiğiniz ganimetleri temiz ve helal olarak yiyin. Allah’tan sakının,
doğrusu Allah bağışlayıcı ve merhamet edicidir.

70- Ey Peygamber! Elinizde bulunan esirlere, «Allah kalplerinizde bir iyilik bulursa, size, sizden alınanın daha ha­yırlısını verir ve sizi bağışlar. Allah bağışlayandır, merhamet edendir» de.

71- Eğer sana ihanet etmek isterlerse, onlar daha önce Allah’a da ihanet etmiş­lerdi de Allah (seni) onlara egemen kıl­mıştı. Allah bilendir, hikmet sahibidir.

72- Doğrusu iman edenler, hicret edenler, Allah yolunda mallarıyla canla­rıyla cihat edenler ve hicret edenleri ba­rındıranlar ve onlara yardım edenler, iş­te bunlar birbirinin velisidir. İman edip hicret etmeyenler, onlar hicret edinceye kadar, sizin onlar üzerinde herhangi bir velayet hakkınız yoktur. Ama din konu­sunda sizden yardım isterlerse, sizinle aralarında anlaşma bulunan bir kavim aleyhinde olmamak üzere onlara yardım etmek, üzerinizde bir yükümlülüktür. Allah, yapmakta olduklarınızı görendir.

73- Küfre sapanlar birbirlerinin velileridir. Eğer siz de onu yapmazsanız, yeryüzünde fitne ve büyük bozgun çıkar.

74- İman edenler, hicret edenler, Allah yolunda savaşanlar ve hicret edenleri barındıranlar ve on­lara yardım edenler, işte onlar gerçekten iman etmiş olanlardır. Onlar için bir bağışlanma ve yüce bir rızık vardır.

75- Sizden sonra iman edenler, hicret edenler ve sizinle birlikte savaşanlar, işte onlar sizdendir. Allah’ın kitabına göre (miras hususunda) akrabalardan bazısı bazısına daha önceliklidir. Doğrusu Allah her şeyi bilendir.

error: emeğe saygı lütfen !!