Esma'ül Hüsna ile ilgili en detaylı bilgi kaynağı…
Sureyi Dinle[Surenin yüklenmesi için lütfen bir kaç saniye bekleyin.]
Rahman ve Rahim Olan Allah’ın Adıyla
1- Ha, Mim.
2- Kitabın indirilmesi, güçlü olan ve hikmet sahibi Allah’tandır.
3- Biz gökleri, yeri ve ikisi arasında bulunanlan ancak hak ve adı konulmuş bir ecel (belli bir süre) üzere yarattık. Küfre sapanlar ise, uyarılıp korkutuldukları şeyden yüz çevirmekte olanlardır.
4- De ki: «Şimdi baksanıza, Allah’tan başka tapmakta olduklarınız, yerden neyi yaratmışlar, bana gösterin? Yoksa onların göklerde bir ortaklığı mı var? Eğer doğru sözlüler iseniz, bundan önce bir kitap ya da ilim kalıntısı varsa, bana getirin.»
(Bu ayetteki «bundan önce bir kitap »tan maksat, Allah ‘ın daha önce inzal ettiği kitaplardır. «İlim kalıntısı»ndan maksat ise, sonraki nesillere itimat edilen bir vasıtayla ulaşmış eski devirlerdeki nebilerin ve salihlerin insanlığa sundukları ilahi öğretilerden geriye kalanlardır. Bu iki vasıtayla insana ulaşan hiçbir şeyde şirkten bir iz yoktur. Şimdi Kur’an’ın tebliğ etmekte olduğu bütün semavi kitapların ittifak ettiği tevhit ve ilimler hakkında ne kadar eser kalmışsa bunlarda da şirkin hiçbir izine rastlanmamaktadır. Bunlarda herhangi bir nebi, veli ya da salih kişinin herhangi bir zaman Allah ‘tan başkasına kullukta bulunmak için bir söz söylediğine dair hiçbir iz de yoktur.)
5- Allah’ı bırakıp kıyamet gününe kadar kendisine icabet etmeyecek olan şeylere yakarmakta olandan daha sapık kimdir? Oysa onlar, bunların yakarmalarından habersizdirler.
6- İnsanlar (bir araya getirilip) haşrolunduğu zaman, (Allah’tan başka taptıkları) onlara düşman olurlar ve onların (kendilerine) ibadet ettiklerini inkâr ederler.
7- Onlara açık belgeler olarak ayetlerimiz okunduğu zaman, o küfre sapanlar kendilerine gelmiş olan hak için, «Bu, apaçık bir büyüdür» derler.
8-Yoksa «Kendisi onu uydurdu» mu diyorlar? De ki: «Eğer onu ben uydurduysam, bu durumda siz, Allah’tan bana (gelecek) olan hiç bir şeye (karşı) malik olamazsınız. Sizin kendisi (Kur’an) hakkında, ne taşkınlıklar yapmakta olduğunuzu O daha iyi bilendir. Benimle sizin aranızda şahit olarak O yeter. O, çok bağışlayandır, çok esirgeyendir.»
9-De ki: «Ben peygamberlerin ilki (türedisi) değilim. Bana ve size ne yapılacağını da bilemiyorum. Ben, yalnızca bana vahyedilmekte olana uymaktayım ve ben, apaçık bir uyarıcıdan başkası değilim.»
10-De ki: «Söyleyin bakalım; eğer (bu Kur’an,) Allah katından ise, siz de onu inkâr etmişseniz, İsrail oğullarından bir şahit de bunun bir benzerine şahitlik edip iman etmişse ve siz de (iman etmeyerek)büyüklük taslamışsanız (o zaman zalimlerden olmaz mısınız)! Şüphesiz Allah, zalim olan bir kavmi hidayete erdirmez.»
(Müfessirlerin çoğuna göre bu şahitten maksat Abdullah bin Selâm’dır. Çünkü o, Medine-i Münevvere’deki en meşhur Yahudi âlimiydi. Hicretten sonra Allah Resulü’ne iman ederek Müslüman olmuştur.)
11-Küfre sapanlar, iman edenler için dedi ki: «Eğer O (Kur’an) hayırlı bir şey olsaydı, ona bizden önce koşup yetişemezlerdi.» Oysa onlar, onunla hidayete ermediklerinden, «Bu, eski bir yalandır»derler.
12-Bundan önce de bir rehber (imam) ve bir rahmet olarak Musa’nın kitabı var. Bu da zulmedenleri uyarıp korkutmak ve ihsanda bulunanlara bir müjde olmak üzere, (kendinden önceki kitapları)doğrulayıcı ve Arapça bir dil ile (gönderilmiş) olan bir kitaptır.
13-Şüphesiz: «Bizim Rabbimiz Allah’tır» deyip sonra dosdoğru bir istikamet tutturanlar (yok mu); artık onlar için korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir de.
14-İşte onlar cennet ehlidir; yapmakta olduklarına karşılık olarak, içinde temelli olarak kalıcılardır.
15- Biz insana, anne ve babasına iyilikle davranmasını tavsiye ettik. Annesi onu güçlükle taşıdı ve onu güçlükle doğurdu. Onun (hamilelikte) taşınması ve sütten kesilmesi, otuz aydır. Nihayet güçlü çağına erip kırk yıla (yaşına) ulaşınca dedi ki: «Rabbim! Bana; anne ve babama verdiğin nimete şükretmemi ve senin razı olacağın salih bir amelde bulunmamı ilham et; benim için soyumu da salih kıl. Gerçekten ben tövbe edip sana yöneldim ve ben şüphesiz Müslümanlardanım.»
16- İşte, işlediklerini en güzel şekilde kabul ettiğimiz ve kötülüklerini geçtiğimiz (görmezlikten geldiğimiz) bu kimseler, cennetlikler içindedirler. Bu onlara vaat edilmiş olan dosdoğru bir sözdür.
17- Anne ve babasına, Of ikinizden! Siz bana öldükten sonra tekrar dirilip kabrimden çıkarılacağımı mı vaat ediyorsunuz?» diyen kimseye, anne babası Allah’a sığınarak, «Sana yazıklar olsun! İman et; doğrusu Allah’ın sözü gerçektir» dedikleri halde, «Bu Kur’an, öncekilerin masallarından başka bir şey değildir» diye cevap verene gelince.
18- İşte bunlar, cinlerden ve insanlardan kendilerinden önce geçen ümmetler içinde üzerlerine söz (azap) hak olmuş kimselerdir. Doğrusu onlar, hüsrana uğrayanlardır.
19- Herkesin, yaptıklarına göre dereceleri vardır. Herkese işlediklerinin karşılığı ödenir ve kendilerine zulmedilmez.
20- Küfre sapanlar ateşe sunulacakları gün, (onlara şöyle denir:) «Siz dünya hayatınızda bütün güzelliklerinizi tüketip yok ettiniz, onlarla yaşayıp zevk sürdünüz. İşte yeryüzünde haksız yere büyüklenmeniz ve yoldan çıkmanızdan dolayı, bugün alçaltıcı bir azap ile cezalandırılacaksınız.»
21-Kendi zamanında ve öncesinde nice uyarıcılar gelip geçmişken Ahkaf’taki kavmini, «Allah’tan başkasına kulluk etmeyin, gerçekten ben, sizin için büyük bir günün azabından korkmaktayım» diye uyaran Ad kavminin kardeşini (Hûd’u) an.
22-(Ona) Dediler ki: Sen, bizi ilahlarımızdan çevirmek için mi bize geldin? O halde eğer doğru söylüyorsan, vaat ettiğin şeyi bize getir!
23- Dedi ki: İlim ancak Allah katındadır. Ben size gönderildiğim şeyi tebliğ ediyorum. Ancak sizi cahillik etmekte olan bir kavim olarak görüyorum.»
24- Derken, onu (azabı) vadilerine doğru yönelerek gelen bir bulut şeklinde gördükleri zaman, «Bu bize yağmur yağdıracak olan bir buluttur» dediler. Hayır, o, kendisi için acele ettiğiniz şeydir. İçinde acı azap bulunan bir rüzgârdır!
25- Rabbinin emriyle her şeyi yerle bir eder. Nihayet (helak oldular ve) evlerinden başka hiçbir şey görünmez oldu. İşte biz günahkârlar topluluğunu böyle cezalandırırız.
26- Şüphesiz biz onları, sizleri kendisinde yerleşik kılmadığımız yerlerde yerleşik kıldık ve onlara kulaklar, gözler ve kalpler verdik. Ama kulakları, gözleri ve kalpleri onlara herhangi bir şeysağlamadı. Çünkü onlar, Allah’ın ayetlerini inkâr ediyorlardı. Alay konusu edindikleri şey, onları sarıp kuşattı.
27- Şüphesiz biz çevrenizde bulunan şehirlerden (birçoğunu) yıkıma uğrattık ve belki dönerler diye ayetleri çeşitli şekillerde açıkladık.
28- Bu durumda, Allah’ı bırakıp yakınlık (sağlamak) için edindikleri ilahlar onlara yardım etselerdi ya! Hayır, onlar kendilerinden kaybolup gittiler. Bu (kayboluş nedenleri), onların yalanı ve uydurupdurdukları şeydir.
29-Hani cinlerden birkaçını, Kur’an dinlemek üzere sana yöneltmiştik. Böylece onun huzuruna geldikleri zaman, «Kulak verin!» demişler, sonra (dinleme işi) bitince, kendi kavimlerine (birer) uyarıcılar olarak dönmüşlerdi.
30- (O cinler) «Ey kavmimiz! Gerçekten biz, Musa’dan sonra indirilen, kendinden öncekileri de doğrulayan bir kitap dinledik; hakka ve dosdoğru olan yola hidayet etmektedir.» demişlerdi.
31-«Ey Kavmimiz! Allah’a davet edene icabet edin ve ona iman edin ki günahlarınızdan bir kısmını bağışlasın ve sizi acıklı bir azaptan güvende kılsın.»
32-«Kim Allah’a davet edene icabet etmezse, artık o, yeryüzünde (Allah’ı) aciz bırakacak değildir ve onun O’ndan başka velileri de yoktur. İşte onlar, apaçık bir sapıklık içindedirler.»
33- Gökleri ve yeri yaratan ve onları yaratmaktan yorulmayan Allah’ın, ölüleri diriltmeye de gücünün yeteceğini düşünmezler mi? Evet O, her şeye gücü yetendir!
34- Küfre sapanlar ateşe sunulacakları gün, (onlara şöyle denir:) «Bu gerçek değil miymiş?» Onlar: «Rabbimize andolsun evet (gerçektir)!» derler. (Allah da,) «Öyleyse küfretmekte olduklarınızdan dolayı azabı tadın» der.
35- Peygamberlerden azim sahiplerinin sabrettikleri gibi, artık sen sabret. Onlar için (beddua etmede) acele etme. Onlar, tehdit edildikleri şeyi (azabı) gördükleri gün, (dünyada) gündüzün bir saatinden başka durmamışa dönerler. Bu (Kur’an) yeterli bir tebliğdir. Artık fasık olan bir kavimden başkası yıkıma uğratılır mı?