Esma'ül Hüsna ile ilgili en detaylı bilgi kaynağı…
Sureyi Dinle [Surenin yüklenmesi için lütfen bir kaç saniye bekleyin.]
Rahman ve Rahim olan Allah’ın Adıyla
1- Ey Peygamber! Allah’tan sakın, kâfirlere ve münafıklara itaat etme. Şüphesiz Allah bilendir, hikmet sahibidir.
2- Ve sana Rabbinden vahyedilene uy. Şüphesiz Allah, yapmakta olduklarınızdan en iyi biçimde haberdardır.
3- Allah’a tevekkül et; vekil olarak Allah yeter.
4- Allah, bir adamın kendi (göğüs) boşluğu içinde iki kalp kılmadı ve kendilerini annelerinize benzeterek yemin konusu yaptığınız (ziharda bulunduğunuz) eşlerinizi de sizin anneleriniz yapmadı,evlatlıklarınızı da sizin (öz) çocuklarınız saymadı. Bu, sizin (yalnızca) ağzınızla söylemenizdir. Allah ise, hakkı söyler ve (doğru olan) yola yöneltip iletir.
5- Onları (evlat edindiklerinizi) babalarına nispet ederek çağırın; bu, Allah katında adalete daha uygundur. Eğer babalarını bilmiyorsanız, artık onlar, dinde sizin kardeşleriniz ve dostlarınızdır. Hata olarak yaptıklarınızda ise, sizin için bir sakınca (bir vebal) yoktur. Ancak kalplerinizin kasıt gözeterek (taammüden) yaptıklarında (bir vebal) vardır. Allah, bağışlayandır, esirgeyendir.
6- Peygamber, mü’minler için kendi nefislerinden daha evladır ve onun zevceleri de onların anneleridir. Rahim sahipleri (akrabalar) ise, Allah’ın kitabında birbirlerine (miras bakımından) öteki mü’minlerden ve muhacirlerden daha yakındır. Anca dostlarınıza bir maruf (uygun bir vasiyet) yapmanı müstesnadır. İşte bu, kitapta yazılıdır.
7- Hani biz peygamberlerden kesin sözlerini almıştık; senden, Nuh’tan, İbrahim’den, Musa’dan ve Meryem oğlu İsa’dan. Biz onlardan sapasağlam bir söz almıştık.
8- Allah (bu sözü), doğrulardan doğruluklarını sormak ve kâfirlere elim bir azap hazırlamak için almıştır.
9- Ey iman edenler! Allah’ın sizin üzerinizdeki nimetini hatırlayın. Hani size ordular gelmişti; böylece biz de onların üzerine, bir rüzgâr ve sizin görmediğiniz ordular göndermiştik. Allah, yapmakta olduklarınızı görendir.
10- Hani onlar, size hem üstünüzden, hem alt tarafınızdan gelmişlerdi; gözler de kaymış, yürekler gırtlağa gelip dayanmıştı ve siz Allah hakkında da (bir takım) zanlarda bulunuyordunuz.
11- İşte orada, iman edenler denemeden geçirilmiş ve şiddetli bir sarsıntıyla sarsıntıya uğratılmışlardı.
12- Hani münafık olanlar ve kalplerinde hastalık bulunanlar, «-Allah ve Resulü, bize boş bir aldanıştan başka bir şey vaat etmedi» diyorlardı.
13- Onlardan bir grup da hani şöyle demişti: «Ey Yesrib (Medine) halkı! Artık sizin için (burada) kalacak yer yok, o halde dönün.» Onlardan bir topluluk da, «Gerçekten evlerimiz açıktır» diye peygamberden izin istiyordu; oysa evleri açık değildi. Onlar yalnızca kaçmak istiyorlardı.
14-Eğer onlara (şehrin her) tarafından (düşmanlarca) girilseydi sonra da kendilerinden fitne (dinden dönmeleri) istenmiş olsaydı, hemen bunu yapar ve bunda pek az (uzak) dururlardı.
15-Oysa şüphesiz onlar, daha önce arkalarını dönüp kaçmayacaklarına dair Allah’a söz vermişlerdi; Allah’a verilen söz ise, mutlaka sorulacaktır.
16-De ki: «Eğer ölümden veya öldürülmekten kaçıyorsanız, kaçış size kesin olarak bir yarar sağlamaz; (eceliniz gelmediğinden yaşadığınız) o zaman bile, pek az (bir zaman) dışında faydalandırılmazsınız.»
17- De ki: «Size bir kötülük isteyecek olsa, sizi Allah’tan koruyacak veya size bir rahmet isteyecek olsa (buna engel olacak) kimdir?» Onlar, kendileri için Allah’ın dışında ne bir veli, ne de bir yardımcı bulamazlar.
18- Gerçekten Allah, içinizden (cihattan) alıkoyanları ve kardeşlerine, «Bize gelin» diyenleri bilmektedir. Bunlar, pek azı dışında zorlu savaşlara gelmezler.
19- (Geldiklerinde de) Size karşı cimri ve bencildirler. Şayet korku gelecek olsa, üzerine ölüm baygınlığı çökmüş kimseler gibi gözleri dönerek onların sana bakmakta olduklarını görürsün. Korku gidince de hayra (ganimetlere) karşı oldukça düşkünlük göstererek sizi keskin dilleriyle karşılarlar. İşte onlar iman etmemişlerdir; böylece Allah onların yapmakta olduklarını boşa çıkarmıştır. Bu iseAllah’a göre pek kolaydır.
20- Onlar (korkudan hala düşman) birliklerin gitmediklerini sanıyorlardı. Eğer (düşman) birlikler gelecek olsa, çölde bedevi Araplar arasında olup sizin haberlerinizi (oradan) sormayı arzularlar. Zaten içinizde olsalar, ancak pek azı savaşırlar.
21- Şüphesiz, sizin için, Allah’ı ve ahiret gününü umanlar ve Allah’ı çokça zikredenler için Allah Resulü’nde güzel bir örnek vardır.
22-Mü’minler (düşman) birliklerini gördükleri zaman ise (korkuya kapılmadan) dediler ki: «-Bu, Allah’ın ve Resulü’nün bize vaat ettiği şeydir; Allah ve Resulü doğru söylemiştir.» Ve (bu), yalnız onların imanlarını ve teslimiyetlerini arttırdı.
23- Mü’minlerden Allah’a verdikleri ahde sadakat gösteren erler vardır; böylece onlardan kimi adağını gerçekleştirmiş (şehit düşmüş), kimi de beklemektedir. Onlar hiçbir şekilde (verdikleri sözlerini)değiştirmemişlerdir.
24- Sonunda Allah, doğruları doğrulukları ile mükâfatlandıracak, münafıklara da dilerse azap edecek yahut da (tövbe ederlerse) tövbelerini kabul edecektir. Şüphesiz Allah, bağışlayandır, esirgeyendir.
25-Allah, küfre sapanları kin ve öfkeleriyle geri çevirdi, onlar hiç bir iyiliğe erişemediler. Savaşta Allah, (yardımcı olarak) mü’minlere yetti. Allah kuvvetlidir, güçlü olandır.
26- Kitap ehlinden onlara arka çıkanları da kalelerinden indirdi ve onların kalplerine korku düşürdü. Siz (onlardan) bir kısmını öldürüyordunuz, bir kısmını ise esir alıyordunuz.
27- Ve sizi onların topraklarına, yurtlarına, mallarına ve daha ayak basmadığınız (Beni Nadir Yahudilerine ait) bir yere mirasçı kıldı. Allah, her şeye güç yetirendir.
28- Ey Peygamber! Eşlerine de ki: «Eğer siz dünya hayatını ve onun süslü çekiciliğini istiyorsanız, gelin sizi faydalandırayım ve sizi güzel bir salıverişle salıvereyim.»
29- «Eğer siz (Peygamber’in eşleri) Allah’ı, Resulü’nü ve ahiret yurdunu istiyorsanız, artık hiç şüphe yok Allah, içinizden ihsan sahipleri için büyük bir ecir hazırlamıştır.»
30- Ey Peygamber’in eşleri! Sizden kim açık bir çirkin hayâsızlıkta bulunursa, onun azabı iki kat olarak arttırılır. Bu da Allah’a göre pek kolaydır.
31- Ama sizden kim de Allah’a ve Resulü’ne gönülden itaat eder ve salih bir amelde bulunursa, ona da ecrini iki kat veririz ve biz ona yüce bir rızık da hazırlamışızdır.
32- Ey peygamberin eşleri! Siz kadınlardan herhangi biri (gibi) değilsiniz; eğer sakınıyorsanız, artık sözü çekicilikle söylemeyin de kalbinde bir hastalık bulunan kimse hevese kapılmasın. Sözü ölçülü söyleyin.
33- Evlerinizde oturun, cahiliyet devrinde olduğu gibi süslenip çıkmayın. Dosdoğru namazı kılın, zekâtı verin, Allah’a ve Resulü’ne itaat edin. Ey Ehl-i Beyt! Şüphesiz Allah, (tekvini iradeyle) sadece sizden her türlü pisliği gidermek ve sizi tertemiz kılmak ister.
(Ümmü Seleme anlatıyor: «Ben, Resûlullah’ın (s.a.a) evinin kapısında iken şu ayet nazil oldu: «. Ey Ehl-i Beyt! Şüphesiz Allah, (tekvini iradeyle) sadece sizden her türlü pisliği gidermek ve sizi tertemiz kılmak ister.» (Ahzab/33). Evde «Resûlullah (s.a.a), Ali, Fatıma, Hasan ve Hüseyin vardı. Onlara bir örtü bürüdü ve «Allahım! İşte bunlar benim Ehl-i Beyt’imdir, bunlardan günahı gider ve bunları kirlerden tertemiz kıl!» buyurdu. Ben atılıp: «Ey Allah’ın Resulü! Ben Ehl-i Beyt’ten değil miyim?» dedim. Bana: «Sen hayır üzeresin, sen Resûlullah’in zevcesisin (ama Ehl-i Beyt’ten değilsin)!» diye cevap verdi.» (Tirmizi, Menakıb, (3870)
Enes anlatıyor: «Ey Ehl-i Beyt! Şüphesiz Allah, (tekvini iradeyle) sadece sizden her türlü pisliği gidermek ve sizi tertemiz kılmak ister.» (Ahzab/33) ayeti indiğinde Resûlullah (a.s) sabah namazına giderken, altı aya yakın bir müddette, Hz. Fatıma’nın kapısına uğrayıp: «Namaza (kalkın) ey Ehl-i Beyt «Allah günahlarınızı giderip sizi tertemiz yapmak istiyor! » buyurdu.» (Tirmizi, Tefsir, Ahzab, (3204)
Aişe anlatıyor: ««Resûlullah (s.a.a), üzerinde siyah (yünden) nakışlı bir kumaş olduğu halde sabahleyin (evden) çıktı. O sırada Hasan geldi, onu örtünün altına aldı. Sonra Hüseyin geldi, onu da örtünün altına aldı. Sonra Fatımageldi, onu da örtünün altına aldı. Sonra Ali geldi onu da örtünün altına aldı. Sonra da, «Ey Ehl-i Beyt! Şüphesiz Allah, (tekvini iradeyle) sadece sizden her türlü pisliği gidermek ve sizi tertemiz kılmak ister «(Ahzab/33) buyurdu.» (Müslim, Fezailu’s-Saha-be 61, 2424)
Yezid Ibnu Hayyan, Zeyd İbn-i Erkam’dan naklen Resûlullah’in (s.a.a) şöyle buyurduğunu bildiriyor: «Haberiniz olsun! Ben size iki ağırlık (değerli şey) bırakıyorum. Bunlardan biri Allah Teâlâ’nın Kitabı’dır. O, Allah’ın (yerle gök arasına uzanmış) ipi olup, kim ona tutunursa hidayet üzere olur, kim de onu terk ederse dalâlete düşer. İkincisi itretim, Ehl-i Beyt’imdir.» Biz, Zeyd İbn-i Erkam’a sorduk: «Kadınları da Ehl-i Beyt’inden midir?» O, «Hayır! Dedi, Allah’a yemin olsun, kadın bir müddet erkekle beraber olur. Sonra (kocası) onu boşar, o da babasına ve kavmine döner. «Resûlullah’in Ehl-i Beyt’i aslı ve kendinden sonra sadaka haram olan akrabasıdır.» (Müslim, Fezailu’s-Saha-be 37, 2408)
34- Evlerinizde okunmakta olan Allah’ın ayetlerini ve hikmeti hatırlayın. Şüphesiz Allah, en ince işlerin içini bilen, haberdar olandır.
35- Hiç şüphesiz, Müslüman erkekler ve Müslüman kadınlar, mü’min olan erkekler ve mü’min olan kadınlar, gönülden (Allah’a) itaat eden erkekler ve gönülden (Allah’a) itaat eden kadınlar, sadık olan erkekler ve sadık olan kadınlar, sabreden erkekler ve sabreden kadınlar, saygıyla (Allah’tan) korkan erkekler ve saygıyla (Allah’tan) korkan kadınlar, sadaka veren erkekler ve sadaka veren kadınlar, oruç tutan erkekler ve oruç tutan kadınla ve ırzlarını koruyan erkekler ve (ırzlarını) koruyan kadınlar, Allah’ı çokça zikreden erkekler ve (Allah’ı çokça) zikreden kadınlar (var ya işte), bunlar için Allah, bir bağışlanma ve büyük bir ecir hazırlamıştır.
36- Allah ve Resulü bir işe hükmettiği zaman, mü’min olan bir erkek ve mü’min olan bir kadın için o işte (kendi isteklerine göre) seçme hakkı yoktur. Kim Allah’a ve Resulü’ne isyan ederse, artık gerçekten o, apaçık bir sapıklıkla sapıtmıştır.
(Bu ayet esasınca hiçbir Müslüman fert veya millet, kurum, mahkeme veya parlamento, ya da devletin, Allah ve Resulünün hüküm verdiği bir konuda kendi isteğine göre seçme hakkı yoktur. Müslüman olmak, kendi düşünce, davranış ve seçme özgürlüğünü Allah ve Resulüne teslim etmek demektir. Hiçbir makul insan iki karşıt davranışı birleştirmeye kalkmaz. Müslüman kalmak isteyen kimse mutlaka Allah ve Resulünün emrine boyun eğmek zorundadır; boyun eğmeyi istemeyen kimse ise Müslüman olmadığını kabul etmelidir. Eğer bunu da kabul etmezse, ne kadar Müslüman olduğunu haykırsa da, hem Allah hem de insanlar tarafından münafık olarak kabul edilecektir.)
37- Hani sen, Allah’ın kendisine nimet verdiği ve senin de kendisine nimet verdiğin kişiye, «Eşini yanında tut ve Allah’tan sakın» diyordun da insanlardan çekinerek Allah’ın açığa vuracağı şeyi kendi nefsinde saklı tutuyordun. Oysa Allah, kendisinden çekinmene çok daha layıktı. Artık Zeyd ondan ilişiğini bitirince, evlatlıkları kendileriyle ilişiğini bitirdiği (boşadığı) zaman, onlarla evlenme konusunda mü’minler üzerine bir güçlük olmasın diye biz onu seninle evlendirdik. Böylelikle Allah’ın emri yerine getirilmiştir.
38- Allah’ın Peygamber’e farz kıldığı şeylerde ona bir güçlük yoktur. Bu, Allah’ın önceden geçmişler hakkındaki sünnetidir. Allah’ın emri belli bir ölçü üzeredir.
39- Onlar (peygamberler)‘, Allah’ın risaletini tebliğ edenler, O’ndan içleri titreyerek korkanlar ve Allah’ın dışında hiç kimseden korkmayanlardır. Hesap görücü olarak Allah yeter.
40- Muhammed şahıslarınızdan hiç birinin babası değildir; ancak o, Allah’ın Resulü ve peygamberlerin sonuncusudur. Allah, her şeyi bilendir.
41- Ey iman edenler! Çokça zikir ile Allah’ı zikredin.
42- Ve O’nu sabah ve akşam tesbih edin.
43- Sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için üzerinize rahmetini gönderen O’dur. Melekleri de (size istiğfar eder). Allah, müminlere karşı çok merhametlidir.
(Usd’ul Gabe c.4 s.18, Taberi, Zehair’ul Ukba s.64 ve Menakıb Harezmi s.31-32’de yer aldığına göre Hz. Resûlullah şöyle buyurmuştur: «Melekler bana ve Aliye yedi sene salavat gönderdiler» Ashab, «Neden dolayı eyResûlullah?» diye sorduğunda ise Peygamber şöyle buyurmuştur: «Çünkü Allah-u Teala’nın vahdaniyetini ilk kabul eden ben ve Ali idik.»)
44- O’na kavuşacakları gün, onların dirlik temennileri, «selam dır (esenliktir). Ve O, onlara yüce bir ecir hazırlamıştır.
45- Ey Peygamber! Gerçekten biz seni bir şahit, bir müjde verici ve bir uyarıcı olarak gönderdik.
46- Ve kendi izniyle Allah’a çağıran ve nur saçan bir kandil olarak (gönderdik).
47- Mü’minlere müjde ver; gerçekten onlar için Allah’tan büyük bir lütuf vardır.
48- Küfre sapanlara ve münafıklara itaat etme, eziyetlerine de aldırma ve Allah’a tevekkül et. Vekil olarak Allah yeter.
49- Ey iman edenler! Mü’min kadınları nikahlayıp sonra onlara dokunmadan boşarsanız, bu durumda sizin için üzerlerine sayacağınız bir iddet yoktur. Artık onları (yetecek miktarda) yararlandırın ve onları güzel bir salıverişle salıverin.
50- Ey Peygamber! Gerçekten biz senin için hiçbir darlık olmasın diye, ücretlerini (mehirlerini) verdiğin eşlerini, Allah’ın sana ganimet olarak verdiklerinden elinin altında bulunan cariyeleri; amcanın, halalarının ve teyzelerinin seninle beraber hicret eden kızlarını, bir de Peygamber’e kendisini hibe eden ve Peygamberin de kendisini almak istediği inanmış kadınları sana helâl kıldık. Bu diğermü’minlere değil, sadece sana mahsus bir ayrıcalıktır. Biz eşleri ve ellerinin altında bulunan cariyeleri hakkında mü’minlere ne farz kıldığımızı biliyoruz. Allah çok bağışlayan, çok merhamet edendir.
51- Onlardan dilediğini geriye bırakır, dilediğini de yanına alırsın. Bıraktığın hanımlarından arzu ettiğini tekrar yanına almanda, senin üzerine bir zorluk (sakınca) yoktur. Böyle yapman; onların mesut olmalarına, üzülmemelerine ve hepsinin senin verdiklerine razı olmalarına daha uygundur. Allah, kalplerinizde olanı bilir. Allah her şeyi bilen ve yumuşak davranandır.
52- Bundan sonra artık başka kadınlarla evlenmen, elinin altında bulunan cariyeler hariç, güzellikleri hoşuna gitse bile bunların yerine başka kadınlar alman sana helâl değildir. Allah her şeyi gözetler.
53- Ey iman edenler! Siz, yemeğe çağırılmadıkça Peygamber’in evlerine girmeyin ve (uzun süre oturarak) yemeğin pişmesini gözetlemeyin. Ancak davet edildiğiniz vakit girin. Yemeği yediğinizde hemen dağılın, sohbete dalmayın. Gerçekten bu, peygambere eziyet vermekte, fakat O (size bunu söylemekten) utanmaktadır. Lakin Allah, hakkı söylemekten çekinmez. Peygamber’in hanımlarından bir şey istediğiniz zaman perde arkasından isteyin. Bu, hem sizin kalpleriniz, hem de onların kalpleri için daha temiz bir davranıştır. Sizin Allah Resulünü üzmeniz ve kendisinden sonra onun hanımlarını nikâhlamanız size ebedî olarak (helal) olmaz. Çünkü bu, Allah katında büyük (bir günah) sayılır.
(Menakıb-u Harezmi s.31-32 ve Şevahid’ut Tenzil c.2 s.98’de yer aldığına göre Hz. Resûlullah Ali’ye şöyle buyurmuştur: «Kim de sana eziyet ederse, bana eziyet etmiştir.»)
54- Bir şeyi açığa vursanız da saklı tutsanız da; hiç şüphesiz Allah, her şeyi bilendir.
55- Onlar (Peygamber’in eşleri) için babaları, oğulları, kardeşleri, erkek kardeşlerinin oğulları, kız kardeşlerinin oğulları, (mü’mine) kadınları ve sağ ellerinin malik oldukları (cariyeler ile görüşme) hususunda bir sakınca yoktur. Allah’tan sakının. Hiç şüphesiz Allah, her şeye şahit olandır.
56- Şüphesiz Allah ve melekleri Peygamber’e salâvat gönderirler. Ey iman edenler, siz de ona salâvat gönderin ve tam bir teslimiyetle teslim olun.
(Allah’ın Peygamber’ine salât etmesi, «Allah, Peygamber’ine karşı çok merhametlidir. Onu över, onun işlerini bereketli kılar, ismini yüceltir ve onun üzerine rahmeti indirir» anlamındadır. Meleklerin salât etmesi ise, «Onlar Peygamber’i (s.a.a) çok severler. Ona en yüce makamları vermesi, dininin ve şeriatının gelişmesi ve onu yüksek derecelere ulaştırması için Allah’a dua ederler» anlamındadır. Konunun akışından bu hususa neden değinildiği kolayca anlaşılabilir. Bu dönem, bütün İslâm düşmanlarının İslâm’ın başarısını kıskandıkları bir dönemdi. Onu lekeleyerek, onun İslâm ve Müslümanların her gün daha da güçlenmesine sebep teşkil eden ahlakî mükemmelliğine gölge düşürmeyi planlıyorlardı. Allah bu ayeti gönderdiğinde şartlar böyleydi. Bu ayetle şöyle denilmek isteniyor: «Küfre sapanlar, münafıklar ve müşrikler, Hz. Peygamber’in görevinin başarısızlığa uğraması için ona ne kadar iftira atsalar ve gözden düşürmeye çalışsalar da, sonuçta başarısızlık ve rezaletle karşılaşacaklardır. Çünkü Ben, Peygamberime karşı merhametliyim ve bütün kâinatı idare eden melekler de onun destekleyicileridirler. Onun düşmanları onu suçlayıp aşağılayarak hiçbir şey elde edemezler, çünkü Ben onun ismini yüceltiyorum ve melekler de sürekli ona saygı ve sevgi göstermektedirler. Benim rahmet ve bereketim onunla birlikte iken ve meleklerim «Ey Âlemlerin Rabbi, Muhammed’i daha yüce makamlara çıkar, onun dinini yay ve geliştir,» diye gece gündüz sürekli dua ederken, onlar, fitne ve tuzaklarıyla Peygamberime hiçbir zarar veremezler»)
57- Şüphesiz Allah’a ve Resulü’ne eziyet edenler var ya; Allah onlara dünyada da ahirette de lanet etmiş ve onlar için aşağılatıcı bir azap hazırlanmıştır.
58- Mü’min erkeklere ve mü’min kadınlara işlemedikleri (bir suç) sebebiyle eziyet edenler ise, gerçekten bir iftira ve açık bir günah yüklenmişlerdir.
59- Ey Peygamber! Eşlerine, kızlarına ve mü’minlerin kadınlarına geniş elbiseleriyle üzerlerini tümüyle örtmelerini söyle; onların (özgür ve iffetli) tanınmaları ve eziyet görmemeleri için en uygun olan budur. Allah çok bağışlayandır, çok esirgeyendir.
60- Şüphesiz eğer münafıklar, kalplerinde hastalık bulunanlar ve Medine’de toplumu sarsıcı söylentiler çıkaranlar eğer bundan vazgeçmezlerse, gerçekten seni onlara saldırtırız, sonra orada seninle pek az (bir süre) komşu kalabilirler.
61- Lanete uğratılmışlar olarak nerede ele geçirilirlerse tutulurlar ve kökleri kurutasıya öldürülürler!
62- (Bu,) Daha önceden gelip geçenler hakkın da (uygulanan) Allah’ın sünnetidir. Allah’ın sünnetinde kesin olarak bir değişiklik bulamazsın.
63- İnsanlar sana kıyameti sorarlar, de ki: «Onun bilgisi yalnızca Allah’ın katındadır.» Ne bilirsin; belki kıyamet pek yakın da olabilir!
64- Şüphesiz Allah, kâfirleri lanetlemiş ve onlar için çılgın bir ateş hazırlamıştır.
65- Orada temelli olarak kalıcıdırlar. Onlar ne bir veli, ne de bir yardımcı bulamayacaklardır.
66-Onların yüzlerinin ateşte evirilip çevrileceği gün derler ki: «Eyvahlar bize, keşke Allah’a itaat etseydik ve peygambere itaat etseydik.»
67- Derler ki: «Rabbimiz! Gerçekten biz, efendilerimize ve büyüklerimize itaat ettik, böylece onlar bizi yoldan saptırmış oldular.»
68- «Rabbimiz! Onlara azaptan iki katını ver ve onlara büyük bir lanet ile lanet et.»
69- Ey iman edenler! Sizler Musa’ya eziyet edenler gibi olmayın! (Onlar eziyet ettiler de) Allah onu onların dediklerinden temize çıkardı. O, Allah katında pek itibarlı bir kişi idi.
70- Ey iman edenler! Allah’tan korkup sakının ve sağlam söz söyleyin.
71- (Böylece Allah da) Amellerinizi ıslah etsin ve günahlarınızı bağışlasın. Kim Allah’a ve Resulü’ne itaat ederse, artık o en büyük kurtuluşla kurtulmuştur.
72- Şüphesiz biz emaneti göklere, yere ve dağlara sunduk da onlar bunu yüklenmekten kaçındılar ve ondan korkuya kapıldılar. Onu insan yüklendi. Şüphesiz o çok zalim, çok cahildir.
73- (Emaneti sunduğu için de sonunda) Allah, münafık erkeklere ve münafık kadınlara, müşrik erkeklere ve müşrik kadınlara azap edecek, iman eden erkeklerin ve iman eden kadınların da tövbesinikabullenecektir. Allah çok bağışlayandır, çok esirgeyendir.