Makale

Sure Açıklaması
(Medine’de nazil olmuştur ve 78 ayettir. Bu surede, hac farizasının daha önce Hz. İbrahim tarafından başlatıldığından ve Hz. Muhammed (s.a.a) tarafından da devam ettirildiğinden bahsedildiği için sureye «Hac suresi» denilmiştir.)

Sureyi Dinle[Surenin yüklenmesi için lütfen bir kaç saniye bekleyin.]


Rahman ve Rahim olan Allah’ın Adıyla

1- Ey insanlar! Rabbinizden korkup sakının, çünkü kıyametin sarsıntısı bü­yük bir şeydir.

2- Onu gördüğünüz gün, her emzikli kendi emzirdiğini unutup geçecek ve her gebe kendi yükünü düşürecektir. İn­sanları da sarhoş olmuş görürsün, oysa onlar sarhoş değillerdir. Ancak Allah’ın azabı pek şiddetlidir.

3- İnsanların kimi, Allah hakkında bilgisi olmaksızın tartışır durur ve hiçbir faydası olmayan her şeytanın peşine dü­şer.

4- Onun (şeytan) hakkında şöyle yazıl­mıştır: «Kim onu veli edinirse, şüphesiz o (şeytan) onu şaşırtıp saptırır ve onu çıl­gın ateşin azabına yöneltir.»

5- Ey insanlar! Eğer dirilişten yana bir kuşku içindeyseniz, şüphesiz, size (kudretimizi) açıkça göstermek için biz sizi topraktan, sonra bir damla sudan, sonra pıhtılaşmış kandan (embriyo), sonra yaratış biçimi belli belirsiz bir çiğnem et parça­sından yarattık. Dilediğimizi, adı konulmuş bir süreye kadar rahimlerde karar kılarız. Sonra sızı bebek olarak çıkarıyoruz, sonra da erginlik çağı­na erişmeniz için (sizi büyütüyoruz). Sizden kimini­zin hayatına son verilmekte, kiminiz de bildikten sonra hiç bir şey bilmeme durumuna gelmesi için ömrün en rezil çağına geri çevrilmektedir. Yeryüzünü de kupkuru ölü gibi görürsün, fakat biz onun üzerine suyu indirdiğimiz zaman titreşir, kabarır ve her çiftten iç açıcı (bitkiler) bitirir.

6- İşte bunlar şüphesiz, Allah’ın hak olduğun­dan, muhakkak ölüleri dirilttiğinden ve hakikaten her şeye kadir olmasındandır.

7- Şüphesiz, kıyamet yaklaşarak gelmektedir, onda şüphe yoktur. Gerçekten Allah kabirlerde olanları diriltecektir.

8- İnsanlardan kimi, hiç bir bilgisi, hidayetçisi ve aydınlatıcı kitabı olmaksızın Allah hakkında tartışır durur.

9- Allah’ın yolundan saptırmak amacıyla yanını bükerek (büyüklük taslayarak bunu yapar); dünyada onun için aşağılanma vardır, kıyamet günü de ona yakıcı azabı tattıracağız.

10- (Ey insan/) Bu, senin ellerinin önden takdim ettikleridir. Şüphesiz Allah, kullar için zulmedici değildir.

11- İnsanlardan kimi de Allah’a kıyı­dan kıyıya ibadet eder, eğer kendisine bir hayır dokunursa, bununla yatışır ve eğer kendisine imtihan amaçlı bir sıkın­tı isabet edecek olursa, yüzü üstü dönü­verir. Dünyada da ahirette de hüsrana uğramıştır. İşte apaçık hüsran budur, bu!

12- Allah’tan başka, kendisine ne za­rarı dokunan, ne yararı olan şeylere yakarır. İşte bu, en derin bir sapıklıktır.

13- (Ya da) Zararı, yararından daha ya­kın olana yakarır; O (yalvardığı), ne kötü mevla ve ne kötü yoldaştır.

14- Şüphesiz Allah iman edip salih amellerde bulunanları, altından ırmaklar akan cennetlere sokar. Şüphesiz Allah, her istediğini yapar.

15- Kim, Allah’ın ona (Peygamber’e), dünyada ve ahirette kesin olarak yardım etmeyeceğini sanıyorsa göğe bir ip uzat­sın, sonra (bu iple kendini asarak nefesini) kesiversin de bir bakıversin, kurduğu dü­zen, onun öfkesini giderebilecek mi?

(Bu ayetin gerçek anlamının ne olduğu konu­sunda çok farklı görüşler vardır. Konuyu bütünlü­ğü içinde göz önünde bulundurursak, ayet aslında şu anlama gelmektedir: «Sen Allah’ın hükümleri­ni değiştirmek için ne yaparsan yap, bu hükümler ve emirler senin düzenlerine uygun düşsün veya düşmesin, kullandığın hiç bir alet ve tuzağın işe yaramadığını göreceksin.)

16- İşte biz onu (Kur’an’ı) apaçık ayet­ler olarak indirdik. Şüphesiz Allah, dile­diğini hidayete yöneltir.

17- Gerçekten iman edenler, Yahudi­ler, Sabiiler, Mecusiler ve şirk koşanlar; şüphesiz Allah, kıyamet günü (hüküm ve­rerek) aralarını ayıracaktır. Doğrusu Al­lah, her şeyin üzerinde şahit olandır.

18- Görmedin mi ki, gerçekten, gök­lerde ve yerde olanlar, güneş, ay, yıldız­lar, dağlar, ağaçlar, hayvanlar ve insan­lardan birçoğu Allah’a secde etmekte­dirler. Birçoğu üzerinde de azap hak ol­muştur. Allah kimi aşağılık kılarsa, artık onun için bir yüceltici yoktur. Hiç şüp­hesiz Allah, dilediğini yapar.

19- Şu İki hasım grup (müminler ve Küf­re sapanlar), Rableri hakkında çatıştılar. Artık (iki gruptan) kâfirleri (var ya), onlar için ateşten elbiseler biçilmiştir, başları üstünden de kaynar su dökülür.

(Rivayetlerde yer aldığına göre bu ayet Bedir savaşında karşı karşıya gelerek savaşan iki grup hakkında in­miştir. Birinci grupta Hz. Hamza, Hz. Ali ve Hz. Ubeyde b. Hars gibi iman ehli kimseler; diğer grupta ise İbn-i Rabia, Utbe ve Şeybe b. Rabia gibi küfür ehli kimseler yer almıştı ki hepsi de iman eden grup eliyle yıkıma uğramıştır.)

20- Bununla karınları içinde olanlar ve derileri eritilmiş olur.

21- Onlar için demirden balyozlar vardır.

22- Istıraptan dolayı oradan (ateşten) her çıkmak istediklerinde, oraya geri çevrilirler ve (onlara) «Yakıcı azabı tadın» (denir).

23- Hiç şüphesiz Allah, (Rableri hakkında çatışan gruptan) iman edenleri ve salih amellerde bulunanları ise altından ırmaklar akan cennetlere sokar orada altından bileziklerle ve incilerle süslenirler. Oradaki elbiseleri de ipektir.

24- Onlar, sözün en güzeline hidayet edilmiş­lerdir ve övülen Allah’ın yoluna hidayete erdiril­mişlerdir.

25- Muhakkak ki o küfre sapanlara, Allah’ın yolundan, yerli ve yolcu bütün insanlar için eşit kılınan Mescid-i Haram’dan alıkoyanlara ve ora­da zulüm ile haktan sapmaya yeltenenlere, elim bir azaptan tattırırız.

26- Hani biz İbrahim’e, evin (Kâbe’nin) yerini belirtip hazırladığımız zaman, «Bana hiç bir şeyi ortak koşma ve yolcular, yerliler ve rükû ederek secdeye varanlar için evimi temiz tut (diye emretmiştik).»

27- «İnsanlar içinde haccı duyur; gerek yaya gerekse uzak yollardan gelen yorgun düşmüş develer üstünde sana gelsinler.»

28- (Hacca gelsinler de) Böylece kendi­leri için bir takım yararlara şahit olsun­lar ve kendilerine rızık olarak verdiği hayvanlar üzerine belli günlerde Al­lah’ın adını ansınlar. Artık bunlardan yi­yin ve zorluk çeken yoksulu da doyu­run.

29- Sonra kirlerini gidersinler, adak­larını yerine getirsinler, eski evi (Kâbe’yi) tavaf etsinler.

30- İşte böyle; kim Allah’ın hürmetli kıldıklarını yüceltirse, Rabbinin katında kendisi için daha hayırlıdır. Size (hakla­rında yasaklar) okunanlar dışındaki hay­vanlar helal kılındı. Öyleyse iğrenç bir pislik olan putlardan kaçının, yalan söz söylemekten de kaçının.

31- Allah’ı birleyenler olarak, O’na ortak koşmaksızın (putlardan kaçının). Kim Allah’a ortak koşarsa, sanki o gökten düşmüş de onu bir kuş kapıvermiş veya rüzgâr onu ıssız bir yere sürükleyip at­mış gibidir.

32- İşte böyle; kim Allah’ın şiarlarını (nişanelerini) yüceltirse, şüphesiz bu, kalplerin takvasındandır.

33- Onlarda (kurbanlık hayvanlarda) sizin için adı konulmuş bir süreye (Mekke’ye varıncaya) kadar yararlar vardır. Sonra on­ların varacakları (kesim) yerleri, Beyt-i Atik’tir (Kâbe’dir).

34- Biz her ümmet için, O’nun ken­dilerine rızık olarak verdiği (kurbanlık) hayvanlar üzerine Allah’ın adını ansın­lar diye, bir ibadet yeri kıldık. İşte sizin ilahınız bir tek ilahtır, artık yalnızca O’na teslim olun. Sen alçak gönüllü olanlara müjde ver.

35- Onlar; Allah anıldığı zaman kalp­leri ürperenler, kendilerine isabet eden musibetlere sabredenler, namazı dos­doğru kılanlar ve rızık olarak verdikleri­mizden infak edenlerdir.

36- İri cüsseli develeri de size Allah’ın işaret­lerinden kıldık, sizler için onlarda bir hayır vardır. Öyleyse onlar saf tutmuşçasına ayakta durup bo­ğazlanırken, Allah’ın adını anın; yanları üzerine yattıkları zaman da onlardan yiyin, kanaatkâra ve isteyene yedirin. İşte böyle, onlara sizin için bo­yun eğdirdik, umulur ki şükredersiniz.

37- Onların etleri ve kanları kesin olarak Al­lah’a ulaşmaz, ancak O’na sizden takva ulaşır. O’nun size hidayet vermesine karşılık Allah’ı ulu­lamanız için onlara boyun eğdirmiştir. İhsan sahiplerine müjde ver.

38- Hiç şüphesiz Allah, iman edenleri savunur. Gerçekten Allah, hain ve nankör olan kimseyi sevmez.

39- Kendileriyle savaşılanlara (mü’minlere), zul­me uğramış olmaları sebebiyle, (savaş için) izin ve­rildi. Şüphesiz Allah, onlara yardım etmeye güç yetirendir.

40- Onlar sadece, «Rabbimiz Allah’tır» deme­lerinden dolayı haksız yere yurtlarından sürgün edilip çıkarılan kimselerdir. Eğer Allah’ın, insan­ların bir kısmıyla bir kısmını defetmesi olmasay­dı, manastırlar, kiliseler, havralar ve içinde Allah’ın isminin çokça anıldığı mescitler, muhakkak yerle bir edilirdi. Allah kendine (dinine) yardım edenlere kesin olarak yardım eder. Şüphesiz Allah kuvvetlidir, güçlüdür.

41- Onları yeryüzünde yerleştirip iktidar sahi­bi kılacak olursak; dosdoğru namazı kılan, zekâtı veren, uygun olanı emreden, kötü olandan sakındıran kimselerdir. Bütün işlerin sonu Al­lah’a aittir.

42- Eğer seni yalanlıyorlarsa, onlar­dan önce Nuh, Ad ve Semud kavmi de yalanlamıştı.

43- İbrahim’in kavmi ve Lut’un kav­mi de.

44- Medyen halkı da (yalanlamıştı). Musa da yalanlanmıştı. Böylelikle ben, o küfre sapanlara bir süre tanıdım, son­ra onları yakalayıverdim. Nasılmış benim azabım!

45- (Halkı) Zulmediyorken yıkıma uğ­rattığımız nice ülkeler vardır ki, şimdi içi boş binaları öylece ayakta durmakta; terk edilmiş kuyuları ve yüksek sarayları (da sahipsiz bulunmaktadır).

46- Yeryüzünde gezip dolaşmıyorlar mı, böylece onların kendisiyle düşüne­cek kalpleri ve kendisiyle işitebilecek kulakları oluversin? Çünkü şüphesiz gözler kör olmaz; lâkin göğüsler içinde­ki kalpler kör olur.

47- Onlar senden, azabın çarçabuk getirilmesini istiyorlar; Allah, vaadine kesin olarak muhalefet etmez. Şüphesiz senin Rabbinin katında bir gün, sizin saymakta olduklarınızdan bin yıl gibi­dir.

48- Nice ülkeler vardır ki, (halkı) zulmediyorken ben ona bir süre tanıdım, sonra yakalayıverdim; dönüş yalnızca banadır.

49- De ki: «»Ey insanlar! Gerçekten ben sizin için yalnızca apaçık bir uyarı­cıyım.»

50- O halde iman edip salih ameller­de bulunanlar (var ya), onlar için bir ba­ğışlanma (mağfiret) ve yüce bir rızık var­dır.

51- Ayetlerimiz konusunda acze dü­şürücü çabalar harcayanlar (var ya), onlar da alevli ateşin ehlidirler.

52- Biz senden önce hiç bir resul ve nebi göndermedik ki, O (dinini egemen kıl­mayı) temenni ettiği zaman, şeytan, onun bu arzusuna (engel olmak için Küfre sapanla­ra) telkinde bulunmamış olsun. Ama Allah, şeytanın telkin ettiği şeyleri giderir, sonra kendi ayetlerini sağlamlaştırıp pekiştirir. Allah, gerçekten bilendir, hikmet sahibidir.

53- (Amaç,) Şeytanın telkin ettiği şeyleri, kalplerinde hastalık olanlara ve kalpleri kaskatı bulu­nanlara bir imtihan aracı kılmaktır. Hiç şüphesiz zalimler, (hakikatten) derin bir ayrılık içindedirler.

54- Bu, kendilerine ilim verilenlerin, Kur’an’ın senin Rabbinden bir gerçek olduğunu bilip de ona inanmaları ve kalplerinin onunla yatışması içindir. Allah iman edenleri şüphesiz hidayete eriştirir.

55- Küfre sapanlar, kendilerine o saat ansızın gelinceye yahut da (kendileri için hayır açısından) kısır bir günün azabı ininceye kadar onun (Kur’an) hakkında hep şüphe içindedirler.

56- Mülk, o gün yalnızca Allah’ındır. O, arala­rında hükmedecektir. Artık iman edip salih amel­lerde bulunanlar, nimetlerle donatılmış cennetler içindedirler.

57- Küfre sapıp ayetlerimizi yalanlayanlar (var ya), artık onlar için de aşağılatıcı bir azap vardır.

58- Allah yolunda hicret edip öldürülen veya ölenler (var ya), Allah elbette onlara güzel bir rızık verecektir. Hiç şüphe yok Allah, rızık verenlerin en hayırlısıdır.

59- Onları, kendisinden gerçekten hoşnut kala­cakları bir yere sokacaktır. Şüphesiz Allah, bilen­dir, hilim sahibidir.

60- İşte böyle; kim kendine haksızlık yapanla­ra gördüğü haksızlık kadar karşılık verdikten son­ra saldırıya uğrarsa, Allah kendisine kesinlikle yardım eder. Hiç şüphesiz Allah bağış­layıcıdır, affedicidir.

61- İşte böyle; çünkü Allah, geceyi gündüzün içine sokar, gündüzü de gece­nin içine sokar. Şüphesiz Allah işitendir, görendir.

62- İşte böyle; çünkü Allah, hakkın ta kendisidir. O’nun dışında onların kendi­lerine tapmakta oldukları ise, şüphesiz batılın ta kendisidir. Şüphesiz Allah, yücedir, büyüktür.

63- Görmedin mi Allah, gökten su in­dirdi de böylece yeryüzü yemyeşil donatıldı. Şüphesiz Allah, en ince işlerin içini bilendir, her şeyden haberdardır.

64- Göklerde ve yerde her ne varsa O’ nundur. Şüphesiz Allah, hiç bir şeye ihtiyacı olmayandır, övülmeye layık olandır.

65- Allah’ın yerde olanları ve emriy­le denizlerde yürüyen gemileri buyruğu­nuz altına vermiş olduğunu ve izni ol­maksızın yere düşmemesi için göğü O’nun tuttuğunu görmez misin? Doğru­su Allah insanlara karşı şefkatli ve mer­hametli olandır.

66- Sizi diri tutan, sonra öldürecek, sonra da diriltecek olan O’dur. Gerçek­ten insan pek nankördür.

67- Biz her ümmete bir ibadet tarzı kıldık, onlar bu tarz üzere ibadet etmek­tedirler. Öyleyse, bu işte (din hususunda) seninle çekişmesinler. Sen, Rabbine ça­ğır. Şüphesiz sen dosdoğru bir hidayet üzeresin.

68- Eğer seninle mücadeleye girişir­lerse, de ki: «Allah, yapmakta oldukları­nızı daha iyi bilir.»

69- «Allah, kıyamet günü, kendisinde ihtilaf etmekte olduğunuz şey hakkında aranızda hükmedecektir.»

70- Allah’ın, gökte ve yerde olanların hepsini bilmekte olduğunu bilmiyor musun? Gerçekten bunlar bir kitaptadır. Hiç şüp­hesiz bu, Allah için pek kolaydır.

71- Onlar, Allah’ı bırakıp da (Allah’ın) kendisine ispatlayıcı bir delil indirmediği ve haklarında kendilerinin (hiç bir) bilgileri olmayan şeylere tap­maktadırlar. Zulme sapanlar için hiç bir yardımcı yoktur.

72- Onlara karşı apaçık olan ayetlerimiz okun­duğu zaman, sen o küfre sapanların yüzlerindeki küfrü tanıyabilirsin. Neredeyse, kendilerine karşı ayetlerimizi okuyanların üzerine çullanıverecekler. De ki: «Size, bundan daha kötü olanını haber vereyim mi? (O) Ateş ‘tir. Onu Allah küfre sapanlar için vaat etmiştir ve de pek kötü bir dönüş yeridir!»

73- Ey insanlar! (Size) Bir örnek verildi, şimdi onu dinleyin: Sizin, Allah’ın dışında tapmakta ol­duklarınız hepsi bunun için bir araya gelseler da­hi gerçekten bir sinek bile yaratamazlar. Eğer si­nek onlardan bir şey kapacak olsa, bunu da ondan geri alamazlar. İsteyen de güçsüz, istenen de.

74- Onlar, Allah’ın kadrini hakkıyla takdir ede­mediler. Şüphesiz Allah, güç sahibidir, azizdir.

75- Allah, meleklerden elçiler seçer ve insan­lardan da. Şüphesiz Allah, işitendir, görendir.

76- O, önlerindekini de arkalarındakini de bil­mektedir. Bütün işler de Allah’a döndürülür.

77- Ey iman edenler! Rükû edin, secdeye varın, Rabbinize ibadet edin ve hayır işleyin; umulur ki kurtuluş bulursunuz.

78- Allah adına gerektiği gibi cihad edin. O, sizi seçmiş, babanız İbrahim’in de dini olan bu dinde sizin için bir zorluk kılmamıştır. Daha önce ve Kur’an’da, peygamberin size şahit olması, sizin de in­sanlara şahit olmanız için size Müslüman adını veren O’dur. Artık, namaz kı­lın, zekât verin, Allah’a sarılın. O sizin mevlanızdır. Öyle ya, O pek de güzel bir mevla ve pek de güzel bir yardımcıdır!

error: emeğe saygı lütfen !!