Esma'ül Hüsna ile ilgili en detaylı bilgi kaynağı…
Sureyi Dinle[Surenin yüklenmesi için lütfen bir kaç saniye bekleyin.]
Rahman ve Rahim olan Allah’ın Adıyla
1- Ey insanlar! Rabbinizden korkup sakının, çünkü kıyametin sarsıntısı büyük bir şeydir.
2- Onu gördüğünüz gün, her emzikli kendi emzirdiğini unutup geçecek ve her gebe kendi yükünü düşürecektir. İnsanları da sarhoş olmuş görürsün, oysa onlar sarhoş değillerdir. Ancak Allah’ın azabı pek şiddetlidir.
3- İnsanların kimi, Allah hakkında bilgisi olmaksızın tartışır durur ve hiçbir faydası olmayan her şeytanın peşine düşer.
4- Onun (şeytan) hakkında şöyle yazılmıştır: «Kim onu veli edinirse, şüphesiz o (şeytan) onu şaşırtıp saptırır ve onu çılgın ateşin azabına yöneltir.»
5- Ey insanlar! Eğer dirilişten yana bir kuşku içindeyseniz, şüphesiz, size (kudretimizi) açıkça göstermek için biz sizi topraktan, sonra bir damla sudan, sonra pıhtılaşmış kandan (embriyo), sonra yaratış biçimi belli belirsiz bir çiğnem et parçasından yarattık. Dilediğimizi, adı konulmuş bir süreye kadar rahimlerde karar kılarız. Sonra sızı bebek olarak çıkarıyoruz, sonra da erginlik çağına erişmeniz için (sizi büyütüyoruz). Sizden kiminizin hayatına son verilmekte, kiminiz de bildikten sonra hiç bir şey bilmeme durumuna gelmesi için ömrün en rezil çağına geri çevrilmektedir. Yeryüzünü de kupkuru ölü gibi görürsün, fakat biz onun üzerine suyu indirdiğimiz zaman titreşir, kabarır ve her çiftten iç açıcı (bitkiler) bitirir.
6- İşte bunlar şüphesiz, Allah’ın hak olduğundan, muhakkak ölüleri dirilttiğinden ve hakikaten her şeye kadir olmasındandır.
7- Şüphesiz, kıyamet yaklaşarak gelmektedir, onda şüphe yoktur. Gerçekten Allah kabirlerde olanları diriltecektir.
8- İnsanlardan kimi, hiç bir bilgisi, hidayetçisi ve aydınlatıcı kitabı olmaksızın Allah hakkında tartışır durur.
9- Allah’ın yolundan saptırmak amacıyla yanını bükerek (büyüklük taslayarak bunu yapar); dünyada onun için aşağılanma vardır, kıyamet günü de ona yakıcı azabı tattıracağız.
10- (Ey insan/) Bu, senin ellerinin önden takdim ettikleridir. Şüphesiz Allah, kullar için zulmedici değildir.
11- İnsanlardan kimi de Allah’a kıyıdan kıyıya ibadet eder, eğer kendisine bir hayır dokunursa, bununla yatışır ve eğer kendisine imtihan amaçlı bir sıkıntı isabet edecek olursa, yüzü üstü dönüverir. Dünyada da ahirette de hüsrana uğramıştır. İşte apaçık hüsran budur, bu!
12- Allah’tan başka, kendisine ne zararı dokunan, ne yararı olan şeylere yakarır. İşte bu, en derin bir sapıklıktır.
13- (Ya da) Zararı, yararından daha yakın olana yakarır; O (yalvardığı), ne kötü mevla ve ne kötü yoldaştır.
14- Şüphesiz Allah iman edip salih amellerde bulunanları, altından ırmaklar akan cennetlere sokar. Şüphesiz Allah, her istediğini yapar.
15- Kim, Allah’ın ona (Peygamber’e), dünyada ve ahirette kesin olarak yardım etmeyeceğini sanıyorsa göğe bir ip uzatsın, sonra (bu iple kendini asarak nefesini) kesiversin de bir bakıversin, kurduğu düzen, onun öfkesini giderebilecek mi?
(Bu ayetin gerçek anlamının ne olduğu konusunda çok farklı görüşler vardır. Konuyu bütünlüğü içinde göz önünde bulundurursak, ayet aslında şu anlama gelmektedir: «Sen Allah’ın hükümlerini değiştirmek için ne yaparsan yap, bu hükümler ve emirler senin düzenlerine uygun düşsün veya düşmesin, kullandığın hiç bir alet ve tuzağın işe yaramadığını göreceksin.)
16- İşte biz onu (Kur’an’ı) apaçık ayetler olarak indirdik. Şüphesiz Allah, dilediğini hidayete yöneltir.
17- Gerçekten iman edenler, Yahudiler, Sabiiler, Mecusiler ve şirk koşanlar; şüphesiz Allah, kıyamet günü (hüküm vererek) aralarını ayıracaktır. Doğrusu Allah, her şeyin üzerinde şahit olandır.
18- Görmedin mi ki, gerçekten, göklerde ve yerde olanlar, güneş, ay, yıldızlar, dağlar, ağaçlar, hayvanlar ve insanlardan birçoğu Allah’a secde etmektedirler. Birçoğu üzerinde de azap hak olmuştur. Allah kimi aşağılık kılarsa, artık onun için bir yüceltici yoktur. Hiç şüphesiz Allah, dilediğini yapar.
19- Şu İki hasım grup (müminler ve Küfre sapanlar), Rableri hakkında çatıştılar. Artık (iki gruptan) kâfirleri (var ya), onlar için ateşten elbiseler biçilmiştir, başları üstünden de kaynar su dökülür.
(Rivayetlerde yer aldığına göre bu ayet Bedir savaşında karşı karşıya gelerek savaşan iki grup hakkında inmiştir. Birinci grupta Hz. Hamza, Hz. Ali ve Hz. Ubeyde b. Hars gibi iman ehli kimseler; diğer grupta ise İbn-i Rabia, Utbe ve Şeybe b. Rabia gibi küfür ehli kimseler yer almıştı ki hepsi de iman eden grup eliyle yıkıma uğramıştır.)
20- Bununla karınları içinde olanlar ve derileri eritilmiş olur.
21- Onlar için demirden balyozlar vardır.
22- Istıraptan dolayı oradan (ateşten) her çıkmak istediklerinde, oraya geri çevrilirler ve (onlara) «Yakıcı azabı tadın» (denir).
23- Hiç şüphesiz Allah, (Rableri hakkında çatışan gruptan) iman edenleri ve salih amellerde bulunanları ise altından ırmaklar akan cennetlere sokar orada altından bileziklerle ve incilerle süslenirler. Oradaki elbiseleri de ipektir.
24- Onlar, sözün en güzeline hidayet edilmişlerdir ve övülen Allah’ın yoluna hidayete erdirilmişlerdir.
25- Muhakkak ki o küfre sapanlara, Allah’ın yolundan, yerli ve yolcu bütün insanlar için eşit kılınan Mescid-i Haram’dan alıkoyanlara ve orada zulüm ile haktan sapmaya yeltenenlere, elim bir azaptan tattırırız.
26- Hani biz İbrahim’e, evin (Kâbe’nin) yerini belirtip hazırladığımız zaman, «Bana hiç bir şeyi ortak koşma ve yolcular, yerliler ve rükû ederek secdeye varanlar için evimi temiz tut (diye emretmiştik).»
27- «İnsanlar içinde haccı duyur; gerek yaya gerekse uzak yollardan gelen yorgun düşmüş develer üstünde sana gelsinler.»
28- (Hacca gelsinler de) Böylece kendileri için bir takım yararlara şahit olsunlar ve kendilerine rızık olarak verdiği hayvanlar üzerine belli günlerde Allah’ın adını ansınlar. Artık bunlardan yiyin ve zorluk çeken yoksulu da doyurun.
29- Sonra kirlerini gidersinler, adaklarını yerine getirsinler, eski evi (Kâbe’yi) tavaf etsinler.
30- İşte böyle; kim Allah’ın hürmetli kıldıklarını yüceltirse, Rabbinin katında kendisi için daha hayırlıdır. Size (haklarında yasaklar) okunanlar dışındaki hayvanlar helal kılındı. Öyleyse iğrenç bir pislik olan putlardan kaçının, yalan söz söylemekten de kaçının.
31- Allah’ı birleyenler olarak, O’na ortak koşmaksızın (putlardan kaçının). Kim Allah’a ortak koşarsa, sanki o gökten düşmüş de onu bir kuş kapıvermiş veya rüzgâr onu ıssız bir yere sürükleyip atmış gibidir.
32- İşte böyle; kim Allah’ın şiarlarını (nişanelerini) yüceltirse, şüphesiz bu, kalplerin takvasındandır.
33- Onlarda (kurbanlık hayvanlarda) sizin için adı konulmuş bir süreye (Mekke’ye varıncaya) kadar yararlar vardır. Sonra onların varacakları (kesim) yerleri, Beyt-i Atik’tir (Kâbe’dir).
34- Biz her ümmet için, O’nun kendilerine rızık olarak verdiği (kurbanlık) hayvanlar üzerine Allah’ın adını ansınlar diye, bir ibadet yeri kıldık. İşte sizin ilahınız bir tek ilahtır, artık yalnızca O’na teslim olun. Sen alçak gönüllü olanlara müjde ver.
35- Onlar; Allah anıldığı zaman kalpleri ürperenler, kendilerine isabet eden musibetlere sabredenler, namazı dosdoğru kılanlar ve rızık olarak verdiklerimizden infak edenlerdir.
36- İri cüsseli develeri de size Allah’ın işaretlerinden kıldık, sizler için onlarda bir hayır vardır. Öyleyse onlar saf tutmuşçasına ayakta durup boğazlanırken, Allah’ın adını anın; yanları üzerine yattıkları zaman da onlardan yiyin, kanaatkâra ve isteyene yedirin. İşte böyle, onlara sizin için boyun eğdirdik, umulur ki şükredersiniz.
37- Onların etleri ve kanları kesin olarak Allah’a ulaşmaz, ancak O’na sizden takva ulaşır. O’nun size hidayet vermesine karşılık Allah’ı ululamanız için onlara boyun eğdirmiştir. İhsan sahiplerine müjde ver.
38- Hiç şüphesiz Allah, iman edenleri savunur. Gerçekten Allah, hain ve nankör olan kimseyi sevmez.
39- Kendileriyle savaşılanlara (mü’minlere), zulme uğramış olmaları sebebiyle, (savaş için) izin verildi. Şüphesiz Allah, onlara yardım etmeye güç yetirendir.
40- Onlar sadece, «Rabbimiz Allah’tır» demelerinden dolayı haksız yere yurtlarından sürgün edilip çıkarılan kimselerdir. Eğer Allah’ın, insanların bir kısmıyla bir kısmını defetmesi olmasaydı, manastırlar, kiliseler, havralar ve içinde Allah’ın isminin çokça anıldığı mescitler, muhakkak yerle bir edilirdi. Allah kendine (dinine) yardım edenlere kesin olarak yardım eder. Şüphesiz Allah kuvvetlidir, güçlüdür.
41- Onları yeryüzünde yerleştirip iktidar sahibi kılacak olursak; dosdoğru namazı kılan, zekâtı veren, uygun olanı emreden, kötü olandan sakındıran kimselerdir. Bütün işlerin sonu Allah’a aittir.
42- Eğer seni yalanlıyorlarsa, onlardan önce Nuh, Ad ve Semud kavmi de yalanlamıştı.
43- İbrahim’in kavmi ve Lut’un kavmi de.
44- Medyen halkı da (yalanlamıştı). Musa da yalanlanmıştı. Böylelikle ben, o küfre sapanlara bir süre tanıdım, sonra onları yakalayıverdim. Nasılmış benim azabım!
45- (Halkı) Zulmediyorken yıkıma uğrattığımız nice ülkeler vardır ki, şimdi içi boş binaları öylece ayakta durmakta; terk edilmiş kuyuları ve yüksek sarayları (da sahipsiz bulunmaktadır).
46- Yeryüzünde gezip dolaşmıyorlar mı, böylece onların kendisiyle düşünecek kalpleri ve kendisiyle işitebilecek kulakları oluversin? Çünkü şüphesiz gözler kör olmaz; lâkin göğüsler içindeki kalpler kör olur.
47- Onlar senden, azabın çarçabuk getirilmesini istiyorlar; Allah, vaadine kesin olarak muhalefet etmez. Şüphesiz senin Rabbinin katında bir gün, sizin saymakta olduklarınızdan bin yıl gibidir.
48- Nice ülkeler vardır ki, (halkı) zulmediyorken ben ona bir süre tanıdım, sonra yakalayıverdim; dönüş yalnızca banadır.
49- De ki: «»Ey insanlar! Gerçekten ben sizin için yalnızca apaçık bir uyarıcıyım.»
50- O halde iman edip salih amellerde bulunanlar (var ya), onlar için bir bağışlanma (mağfiret) ve yüce bir rızık vardır.
51- Ayetlerimiz konusunda acze düşürücü çabalar harcayanlar (var ya), onlar da alevli ateşin ehlidirler.
52- Biz senden önce hiç bir resul ve nebi göndermedik ki, O (dinini egemen kılmayı) temenni ettiği zaman, şeytan, onun bu arzusuna (engel olmak için Küfre sapanlara) telkinde bulunmamış olsun. Ama Allah, şeytanın telkin ettiği şeyleri giderir, sonra kendi ayetlerini sağlamlaştırıp pekiştirir. Allah, gerçekten bilendir, hikmet sahibidir.
53- (Amaç,) Şeytanın telkin ettiği şeyleri, kalplerinde hastalık olanlara ve kalpleri kaskatı bulunanlara bir imtihan aracı kılmaktır. Hiç şüphesiz zalimler, (hakikatten) derin bir ayrılık içindedirler.
54- Bu, kendilerine ilim verilenlerin, Kur’an’ın senin Rabbinden bir gerçek olduğunu bilip de ona inanmaları ve kalplerinin onunla yatışması içindir. Allah iman edenleri şüphesiz hidayete eriştirir.
55- Küfre sapanlar, kendilerine o saat ansızın gelinceye yahut da (kendileri için hayır açısından) kısır bir günün azabı ininceye kadar onun (Kur’an) hakkında hep şüphe içindedirler.
56- Mülk, o gün yalnızca Allah’ındır. O, aralarında hükmedecektir. Artık iman edip salih amellerde bulunanlar, nimetlerle donatılmış cennetler içindedirler.
57- Küfre sapıp ayetlerimizi yalanlayanlar (var ya), artık onlar için de aşağılatıcı bir azap vardır.
58- Allah yolunda hicret edip öldürülen veya ölenler (var ya), Allah elbette onlara güzel bir rızık verecektir. Hiç şüphe yok Allah, rızık verenlerin en hayırlısıdır.
59- Onları, kendisinden gerçekten hoşnut kalacakları bir yere sokacaktır. Şüphesiz Allah, bilendir, hilim sahibidir.
60- İşte böyle; kim kendine haksızlık yapanlara gördüğü haksızlık kadar karşılık verdikten sonra saldırıya uğrarsa, Allah kendisine kesinlikle yardım eder. Hiç şüphesiz Allah bağışlayıcıdır, affedicidir.
61- İşte böyle; çünkü Allah, geceyi gündüzün içine sokar, gündüzü de gecenin içine sokar. Şüphesiz Allah işitendir, görendir.
62- İşte böyle; çünkü Allah, hakkın ta kendisidir. O’nun dışında onların kendilerine tapmakta oldukları ise, şüphesiz batılın ta kendisidir. Şüphesiz Allah, yücedir, büyüktür.
63- Görmedin mi Allah, gökten su indirdi de böylece yeryüzü yemyeşil donatıldı. Şüphesiz Allah, en ince işlerin içini bilendir, her şeyden haberdardır.
64- Göklerde ve yerde her ne varsa O’ nundur. Şüphesiz Allah, hiç bir şeye ihtiyacı olmayandır, övülmeye layık olandır.
65- Allah’ın yerde olanları ve emriyle denizlerde yürüyen gemileri buyruğunuz altına vermiş olduğunu ve izni olmaksızın yere düşmemesi için göğü O’nun tuttuğunu görmez misin? Doğrusu Allah insanlara karşı şefkatli ve merhametli olandır.
66- Sizi diri tutan, sonra öldürecek, sonra da diriltecek olan O’dur. Gerçekten insan pek nankördür.
67- Biz her ümmete bir ibadet tarzı kıldık, onlar bu tarz üzere ibadet etmektedirler. Öyleyse, bu işte (din hususunda) seninle çekişmesinler. Sen, Rabbine çağır. Şüphesiz sen dosdoğru bir hidayet üzeresin.
68- Eğer seninle mücadeleye girişirlerse, de ki: «Allah, yapmakta olduklarınızı daha iyi bilir.»
69- «Allah, kıyamet günü, kendisinde ihtilaf etmekte olduğunuz şey hakkında aranızda hükmedecektir.»
70- Allah’ın, gökte ve yerde olanların hepsini bilmekte olduğunu bilmiyor musun? Gerçekten bunlar bir kitaptadır. Hiç şüphesiz bu, Allah için pek kolaydır.
71- Onlar, Allah’ı bırakıp da (Allah’ın) kendisine ispatlayıcı bir delil indirmediği ve haklarında kendilerinin (hiç bir) bilgileri olmayan şeylere tapmaktadırlar. Zulme sapanlar için hiç bir yardımcı yoktur.
72- Onlara karşı apaçık olan ayetlerimiz okunduğu zaman, sen o küfre sapanların yüzlerindeki küfrü tanıyabilirsin. Neredeyse, kendilerine karşı ayetlerimizi okuyanların üzerine çullanıverecekler. De ki: «Size, bundan daha kötü olanını haber vereyim mi? (O) Ateş ‘tir. Onu Allah küfre sapanlar için vaat etmiştir ve de pek kötü bir dönüş yeridir!»
73- Ey insanlar! (Size) Bir örnek verildi, şimdi onu dinleyin: Sizin, Allah’ın dışında tapmakta olduklarınız hepsi bunun için bir araya gelseler dahi gerçekten bir sinek bile yaratamazlar. Eğer sinek onlardan bir şey kapacak olsa, bunu da ondan geri alamazlar. İsteyen de güçsüz, istenen de.
74- Onlar, Allah’ın kadrini hakkıyla takdir edemediler. Şüphesiz Allah, güç sahibidir, azizdir.
75- Allah, meleklerden elçiler seçer ve insanlardan da. Şüphesiz Allah, işitendir, görendir.
76- O, önlerindekini de arkalarındakini de bilmektedir. Bütün işler de Allah’a döndürülür.
77- Ey iman edenler! Rükû edin, secdeye varın, Rabbinize ibadet edin ve hayır işleyin; umulur ki kurtuluş bulursunuz.
78- Allah adına gerektiği gibi cihad edin. O, sizi seçmiş, babanız İbrahim’in de dini olan bu dinde sizin için bir zorluk kılmamıştır. Daha önce ve Kur’an’da, peygamberin size şahit olması, sizin de insanlara şahit olmanız için size Müslüman adını veren O’dur. Artık, namaz kılın, zekât verin, Allah’a sarılın. O sizin mevlanızdır. Öyle ya, O pek de güzel bir mevla ve pek de güzel bir yardımcıdır!